Vay bee ne zamandır yazmıyoruz… Bu gidişata bir dur demek lazım ki güzelim blog dutluk olmasın. Başlayalım o zaman =)
Son günlerde “Merhaba arkadaşlar, kanalıma hoş geldiniz!” lafını duymadan rahat edemiyoruz ve bunun yanı sıra günlük hayatta bile bu tür sözlerin parodisini yapar olduk.
Bu video akımının en yaygın türlerinden biri de makyaj videoları. Özellikle yurdum kadınları arasında -ben de dahil- pek popüler bu tarz videolar, Gratis müdavimi olan hemen herkes kameranın karşısına geçer oldu. Biraz daha elit(!?!) olanları ise Sephora müdavimi… Neyse, konumuz tam olarak bu değil.
Öncelikle şunu söylemeliyim, makyaj videolarına bir garezim yok. Hatta bir ara tiryakisiydim ve bu bir yerde pişmanlık ve günah çıkarma yazısı. Kesinlikle “genel kültür show” değil. Çuvaldızı hepimize aynı anda batıracağım, elimizi taşın altına hep beraber koyacağız.
Bu videolar iyi hoş da bazen kişisel gelişimi engelleyebiliyor. Kırk yılın başı izleyen biri için çok büyük sıkıntı yok da hobi olarak yine izleyelim de izlemesine, bağımlısı olduğumuz anda hayat damarlarımız bir bir kopuveriyor.
Açıkçası biz Asya ve Avrupa coğrafyaları arasında sıkışıp kalmış kadınlar için hangi farın hangi rujla uyumlu olduğunu öğrenmemizin çok büyük bir hayati önemi yok. Çünkü her an Ortadoğu coğrafyasında yaşamanın yarattığı sorunlarla burun burunayız. O yüzden kendimizi geliştirip hayat standartlarımızı yükselterek bu sorunları bertaraf etmek bizler için daha sağlıklı olacaktır. Yine de şöyle bir avantajımız var ki; Ortadoğu coğrafyasında yaşayan diğer kadınlar kadar şanssız değiliz. Hala ekonomik hayata dahil olabiliyoruz, kendi ayaklarımızın üzerinde durabilme şansımız hala var. En başta elimizin altında doğru kullanıldığında derya deniz bir bilgi kaynağı olan internet var ve maalesef bunun değerini bilmiyoruz. Bilgisayarın başına oturup geyik yapabileceğimiz gibi yabancı dil öğrenebiliriz mesela. Tamamen tercih meselesi. Aynı zamanda zamanı verimli kullanma meselesi. Çoğumuz kitap okumak için zaman bulamadığımı söyleriz ama ne hikmetse bilgisayarın karşısında öldürecek zamanı hep buluruz. Ne yazık ki teknoloji bağımlılığından kurtulup zamanı verimli kullanmayı öğrenmek bu yaştan sonra çok zor.
Gelin görün ki insan istedikten sonra yapılamayacak şey yok. İkinci üniversite gibi güzel seçenek var. Hem kendimizi geliştirip hem de fazladan bir lisans diploması edinebiliriz. İnternette mesleki eğitim ve sertifika veren siteler var. Her gece yatmadan önce en az 20 sayfa kitap okusak en geç 3 hafta içinde 400 sayfalık bir kitabı bitirebiliriz. Bu da yılda 17 kitap demek. Hatta 2 haftada bir kitap bitirirsek bu sayıyı 24’e çıkarabiliriz.
Uzun lafın kısası kendimizi geliştirmek için öyle imkanlar var ki aslında… Karar bizim. Başka da sözüm yok.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!