tayyip erdoğan’a müthiş bir saygı duyuyorum ve bu duyduğum saygının oldukça rasyonel sebepleri var.
o çok iyi bir lider. onlarca arkadaşlarıyla bir parti kurdu daha ilk seçimde tek başına iktidar oldu, ülke yönetimini devraldı. ben iki arkadaşımla bir akşam programı yapıyorum, sinemaya gidelim desem birinin karnı acıkıyor, ötekinin çişi geliyor. çay içip eve dönüyoruz.
onun müthiş bir ikna kabiliyeti var. on binlerce insana konuşup tek bir fire bile vermeden tümünü en olmadık şeye inandırabiliyor. ben allah bir desem o iki arkadaştan biri çok tanrılı dinlerden bahsediyor, öteki ateist olduğunu itiraf ediyor.
o duruma göre aksiyon alma konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip. nerede nasıl davranması gerektiğini çok iyi biliyor. ben o konuda bir hayli düzüm. adımı söylemeden davranışlarımdan söz edilse benimle bir kez bile karşılaşan biri direkt benim olduğumu anlar.
onun hitabet konusunda üstüne tanımam. milyon insanı bir meydana doldurup soluksuz dinletebiliyor kendini. ben kime bir şey anlatmaya kalksam abi şu an müsait değilim daha sonra görüşelim mi cevabı alıyorum.
o ifade değiştirme konusunda muazzam kıvrak bir zekaya sahip. dün söylediği şey bugün söylediği şeyi inkar ediyor olsa bile sanki devamıymış gibi davranıyor ve hiç çaktırmıyor. ben dün söylediğimin üstüne biraz katacak olsam direkt yakayı ele veriyorum.
onun hayal dünyası ve hafızası takdire şayan. kendi inandığı ama aslında olmayan şeyleri hiç unutmadan yıllarca devam ettirebiliyor. benim gerçeğe uyuşmayan bir şey söyleyip söylemediğim aynı soru yarım saat arayla iki defa sorulunca hemen anlaşılıyor.
onun boyu 1.86 cm. ben türkiye ortalamasını yakalamaya çalışıyorum.
o süper bir forvet, hırçın bir gol adamı. ben defansta kademeye girmeye çalışırken baston mu yuttun gibi incelikli laflara cevap yetiştirmekle meşgulüm.
onun acun gibi kankaları var. benim yetenek sizsiniz yarışmasına katılacak tek bir yeteneğim yok.
o denize kıyısı olan kasımpaşa çocuğu. ben denizle arasına kasımpaşa girmiş gayrimeşrunun merkezi dolapdere çocuğuyum.
o muhtarları toplayıp karşılarında saatlerce konuşabiliyor. ben mahalledeki muhtarın karşısında ikametgah alacağım diye kırk takla atıyorum.
o avrupa’ya gider yapıyor. ban bulgaristan vizesi çıksın diye üç aydır bekliyorum.
o ana dili gibi ingilizce biliyor. ben bugüne kadar daha tek bir turiste kola ısmarlayabilmiş değilim.
onun bir kere kaldığı otel kurşunlandı başkomutan oldu, benim askerlik yaptığım karakol beş kere basıldı rütbem çavuştu yine çavuş kaldım.
o çok iyi şiir okuyabiliyor. ben sadece yazabiliyorum.
o türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı. benim sadece uyruk tc.
seviliyorsun reis.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!
(Bence)
İyi mizah, güzel ironiler, mantıklı bakış açıları, doğru üslup, tebrikler. 🙂