Saat gecenin üçü,telefonun sesine uyandım.Aslında bu telefonun üçüncü çalışıydı ama ben onu alarm sanıp habire kapattığım için ertelemeli olarak açtım telefonu.
“Alo”
“Abi nerdesin?”
“ Arayan Mahmut’tu. Bir ara Mahmut’u anlatırım şu an gecenin üçü işim gücüm yok sana Mahmut’u nasıl anlatayım sevgili okur? “
“Nerede olacağım olum evdeyim yatağımdayım.”
“Abi bir hırsızlık olayı var, Beşiktaş’taki bir bankanın alarmı çaldı.”
Hemen kalktım süper kahraman kıyafetlerimi giydim. Süper kahraman kıyafeti dediğim de işe girişte verilen siyah tayt amına koyim. Üzerimde de bir tişört; üzerinde kocaman bir “D” harfi var. Evet yanlış okumadın,bir süper kahramanın ağzından onun yaşadığı olayları dinleyeceksin. Arabama atladım, Allah’tan bana zimmetledikleri araba var: Reno Clio 2014 model. Kilometresi yüz doksan sekiz binde, iki parça değişeni var. Maslak’ta kırmızı ışıkta beklerken adamın biri geldi motorsikletle yan kapıya vurdu, çamurlukla sol ön kapı değişti. Bel altı koruma boyası var. Ya okur beni durdursana. Bundan sanane? Niye anlatıyorum? Bankaya vardığımda kapıda polisler barikat kurmuştu. Mahmut’tan öğrendiğim kadarı ile içerde dört soyguncu varmış. Mahmut, bankanın güvenlik kamerasına girmiş içeriyi izliyor. Bankanın bir de alt katta bir girişi varmış, oradan girmişler içeri. Kasa dairesine girmeyi başarmışlar ama o sırada sessiz alarm çalmış. Banka müdürü geldi, anahtarla kapıyı açtı. İçeri girdim. Mahmut’a kameraları kapatmasını söyledim. Prensip gereği süper kahraman özelliğimi kullanırken kimsenin beni izlemesini istemiyorum. Ama merak etme sana anlatacağım okur. Bankanın tüm ışıklarını söndürdüm. Sigorta kutusu diye bişey var. Tık tık tık indirirken banka müdürü :
– Üçüncüyü kapatma, bilgisayarlar açılıp kapanıyor bozuluyor,diye araya girdi.
Ulan, adamlar paraları götürüyor bu neyin derdinde. Maskemin üzerine yanımda getirdiğim gece görüş kamerasını taktım. Her yer yeşil görünüyor ama kapkaranlık soyguncuları görüyordum. Işık gidince bellerinde olan tabancaları çıkarıp ağzına mermileri sürdüler, ilk soyguncunun arkasına geçip bir kere değdirdim ve kaçtım. Ha evet. Benim adım Değdirmen, en büyük süper gücüm çok hızlı değdirip kötü adamlara ürperti verip yakalamak. İlk adam arkasını döndüğü anda sol kroşemi çenesine geçirdim. “Ahh” diye inleyince geri kalan üç adam o tarafa doğru silahlarındaki bütün mermileri boşalttılar. Yazık oldu kendime siper yaptığım için ölen arkadaşlarına; ikinci ve üçüncü adam yanyanaydılar, kelepçe yardımı ile ikisini birden kelepçeledim. Ama adamlar hazırlıklı çıkmıştı. Son adam bir sağ kroşe ile beni yere serdi. Ulan bu gece görüşü herkes alabiliyor mu ya? Ayağa kalktım silkelendim. Yumruklarıyla yüzünü kapatmış dövüş pozisyonu almıştı. Elimle ‘gel, gel’ yaptım. Yumruğu savururken kendimi kenara çektim. Kolunu tuttum ve birden iki elimi koltuk altından geçirip kilitleme hareketi yaptım. “ Lütfen bırak” diye inledi. “Ani bir hareket yaparsan değdiririm.” diyerek yavaşça bıraktım. Silahımı çıkarıp ; “ellerini başının üzerine koy.” dedim. Üç soyguncu diğer dördüncü soyguncunun cesedini alıp yukarı doğru çıkarken kapıda bizi bekleyen insanları ve polisleri gördüm. Ne kadar sıkıntılı bir meslekte olsam da insanların bir tebessümü, iyi ki varsın demeleri yetiyor be sevgili okur! Ama merak etme, daha seninle çok şey konuşacağız. Değdirmen ve Mahmut’u, nasıl böyle bir süper kahraman olduğumu, bu işi yapmak isteyen gençler için devletin kadro açıp açmayacağını.
Sağlıcakla kal sevgili okur..
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!
Devamını heyecanla beklediğim bir hikâye daha..