Anneme, kızıma ve dünyanın tüm emekçi kadınlarına…
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kendiliğinden ortaya çıkan ya da erkek egemen toplumun temsilcisi olan burjuvazinin kadınlara altın bir tepside sunduğu alelade bir gün değildir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, mücadele ve kararlılıkla, yazıyla, sesle, kavgayla, direngenlikle bin yıllara varan sömürü düzenine canları pahasına karşı koyarak günümüze kadar taşıyan kadınların eseridir. 8 Mart’ın tarihsel öyküsü, 1857’de ABD’nin New York kentinde, bir tekstil fabrikasında yaklaşık 40 bin kadın işçinin, daha iyi koşullarda çalışmak talebiyle greve başlaması, akabinde polisin işçilere saldırması ve ardından da kadın işçilerin fabrikaya kilitlenmesi sonucunda çıkan yangında yüz yirmi kadın işçinin ölmesiyle başlar. Bu katliamdan 53 yıl sonra, -1910 yılında- 2. Sosyalist Enternasyonele bağlı Sosyalist Kadınlar Konferansında Clara Zetkin, Rosa Lüxemburg ve arkadaşlarının bu katliama atıfta bulunarak 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanma önerisinin kabulüyle, kadın mücadele tarihinin karara bağlanmış ilk tarihi günüdür.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; pahalı hediyeler almak, şatafatlı çiçek buketleri kabul etmek, şık restoranlarda selfie çekilmek, Instagram’da düşman çatlatan durum hikayeleri paylaşmak, kadın kadına toplaşıp karşılıklı göbek atmak, hele hele endam sergilemek, hiç değildir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; kadınların -birlik, mücadele ve dayanışma temelinde- farkındalık yaratmak, eşit işe eşit ücret şiarıyla başlattıkları mücadeleye sınıfsal, sosyal, cinsel sömürüyü de ekleyip protestolarla, etkinliklerle, sanatsal ya da sosyal aktivitelerle kendilerini yeniden ve tekrar var etme günüdür. Hançerelerindeki güçlü çığlıklarıyla, yaşamın tüm alanlarındaki üretim güçleriyle, doğanın onlara bahşettiği, insanı ve yaşamı var eden doğurganlıklarıyla, doğurganlıklarına koşut merhametleriyle, dünyadaki tüm haksızlıklara en baştan kıvılcımlanan gözleriyle, toprağın derinlerine kök salan ağaçlar gibi hayata tutunan elleriyle, sömürüye, eşitsizliğe, tacize, tecavüze, ayrımcılığa, itilip kakılmaya karşı çıkacakları ve bu karşı çıkışı zılgıtları, halayları, pankartları ve sloganlarıyla haykıracakları bir gündür.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü adına konuşacak olanlar, rahat mevki ve katlarından ahkam kesen kalantor patron örgütleri, kerli ferli, flaşlar önündeki yılışık sırıtışlarıyla devlet memurları, ne işe yaradığı bilinmeyen aile bakanları, günün anlam ve önemine binaen gazetelere mülakat veren botokslu sanatçı müsveddeleri, hiç değildir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; tan vaktinden akşamlara kadar tarlalarda çalışan, fabrikalarda sınıfsal olarak sömürüldükleri yetmiyormuş gibi bir de cinsiyet ayrımcılığına uğrayan, tekstil atölyelerinde üç kuruş paraya ömrünü tüketen, hayatı boyunca emekliliği olmayan ev işçiliğinde çalışıp yine de kimseye yaranamayan, bedenleri ülkenin her yerinde üç otuz paraya satılan, dirseklerini çürüttükleri sıralardan mezun olup yıllarca atanamayan, iş kollarının hepsinde ayrımcılığa uğrayan, horlanan, taciz edilen, fiziksel, ruhsal, bedensel tecavüze uğrayan kadınların konuşacağı bir gündür.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; erkeklerin -vücut hatları ve itaatleri oranında değer verdikleri- eşlerine mutfak robotu, annelerine Borcam aldıkları, sevgililerine uyduruk sözler ve pahalı çiçek buketleriyle sırnaşabilecekleri, basma kalıp mesajlarla geçiştirebilecekleri, yılın üç yüz altmış dört günü bilinçlerine, sırtlarına, suratlarına indirdikleri yumruklarını bir günlüğüne havada tutacakları, kadınların işlerine karışıp sloganlarına sızacakları, gözleriyle, dilleriyle, elleriyle taciz edip sindirecekleri, hele hele ukalalık yapabilecekleri bir gün hiç değildir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Biz Erkekler, Ne Yapabiliriz?
Annemizle, sevgilimizle, eşimizle, kızımızla kurduğumuz ilişkiyi sorgulamaya başlayabilir ve bu ilişkileri eşitlik ilkesi çerçevesine sokmaya çalışabiliriz. Kadınlarla eşit yaşamanın yollarını düşünüp, bizim lehimize işleyen durumların eşitliğe doğru evrilmesine çabalayabiliriz. Daha doğuştan sahip olduğumuz avantajları nötralize etmeye çalışabilir, kadınlar üzerindeki tahakküm ve sömürü mekanizmalarının dışına çıkmakla başlayabiliriz. Daha çocukluktan dilimize yapışmış eril dilden ve kadınları hedef alan küfürlerden vazgeçebilir, onları gözlerimizle taciz etmeyi bırakabilir, kadın özgürlük mücadelesinin öznesi kadınlar olduğu için alanlara gitmeyip evde çocuklara bakabilir, boyunlarına mor bir fular ellerine kıpkırmızı bir gül verip alanlara gitmeleri ve seslerini duyurabilmeleri için sessiz kalabiliriz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yazısına bir erkek değil de bir insan olarak yeltendim, yine de kadınların yazması gereken bir yazıyı yazmaya cüret ettiğim için tüm kadınların affına sığınıyorum…
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!