SINA-YANIL
”Daha önce de hastalandığımda bu ilacı içmiştim, yine içeyim.” ya da ”arkadaşım kullandı bu ilacı, ona çok iyi geldi. Ben de kullanayım.” cümleleri sonrasında işitilen ” bu sefer neden iyileşemedim? Ona iyi geldi, bana neden etki etmedi ? ”gibi yakınmalar olur genelde.
Doktorlar da zaten her defasında şiddetle uyarır. Uzman tavsiyesi olmadan kullanmayın ilaçlarınızı, mutlaka doktorunuza danışın. Peki, gündelik yaşamımızda başımıza gelen sosyal veya psikolojik sorunlarımızı nasıl çözeriz? Buna verebileceğimiz en güzel cevap, herhalde tecrübedir. Daha önce bizim deneyimlediğimiz veya çevremizde tanıklık ettiğimiz sorunların benzeri bir sorunla karşılaştığımızda kendi tecrübelerimize başvururuz. Öğrenmenin en iyi yollarından birisi, şüphesiz deneyimleyerek öğrenmektir. Hayatımızdaki birçok tecrübeyi de sınama-yanılma yoluyla elde ediyoruz. Bu bize günlük hayatımızın birçok alanında kolaylık sağlayıp, kararları daha hızlı almamızda bize yardımcı olur, problemlerimizi daha az zarar alarak çözeriz. Peki ya tecrübelerimize başvurduğumuz konuda yeterince sınanmadıysak?
Evet, her şeyi kitabından öğrenecek değiliz; başımıza gelen her olayı akademik makaleler, önemli yazarların köşe yazıları vb. yollara başvurarak öğrenmemiz imkânsız. Bazen sınama-yanılma yoluyla öğreniriz bir şeyleri. Bunlar, günlük yaşamda tekrarlanan olayları daha iyi sezimlememizi sağlar. Ancak, bazen yeterince sınandığımız hissi, bizi gaflete düşürür. Çünkü, bahsi geçen zemin sosyal, psikolojik ve ruhsal bir zemin. Burada, makine gibi işleyen bir sistemden bahsetmiyoruz. Ya da belirli kanunlara göre varlığını idame ettiren evrenden de bahsetmiyoruz. Bahsi geçen psikolojik ve sosyal zemin üzerindeki insan; on binlerce, belki yüzbinlerce parametreye sahip. Sınama-yanılma yoluyla birkaç konuda haklı çıkıp, buna dayanak sağlayarak tüm hayatı birkaç deneyimle yorumlamaK; şüphesiz, bizi gaflete düşürecektir. Birkaç konudaki haklılığımıza dayanarak ‘oldum’ demek, her şeyden önce kendimize haksızlıktır. Çok daha fazlasını depolayabilecek öğrenme kapasitemize haksızlıktır.
Sınama-yanılma yoluyla idame ettirilmeye çalışılan hayatın en tehlikeli yanı , her acıyı tekrar tekrar yaşamaktır. Bu olmasa dahi, önlenebilecek acıları yaşamaktır. Bu konuyu biraz kollektif bilinç bağlamında konuşmak gerekirse, İsmet Özel’in şu sözlerini dikkate alabiliriz:
“Her çıkmaz sokağın çıkmaz olduğunu anlamak için sonuna kadar yürümek zorunda bırakıldık.”
Özel’in, burada edilgen fiille belirttiği cümle aslında pek de edilgen değil. Evet, birileri bizi bilinçli şekilde buna yönlendirmiş olabilir ancak toplum olarak kollektif hafızamızı daha etkili kullanabilseydik o sokağın çıkmaz olduğunu mutlaka bizden önce sonuna kadar yürümüş atalarımızdan öğrenebilirdik. Önceki paragrafta yeterince sınandığımız hissi bizi gaflete düşürebilir demiştik, bunun kitlesel anlamda en çarpıcı örneği; üç yıl önceki darbe girişimidir. 100 yıldır aynı derdin çilesini çeken bir millet olarak hala sınama- (acı) yanılmalara devam ediyoruz.
Hem bireysel hem de kitlesel olarak anlatmaya çalıştığımız konu, tecrübelerimizle edindiğimiz bilgileri akademik verilerle ve bunun yanında benzer olayları yaşamış kişiler/gruplarla, ya da tarihle ilişkilendirerek analizini yapma, bunların harmanlamalarından hareketle daha efektif kararlar alma fikridir. Evet, her zaman mükemmel kararlar alamayız. Ancak Samuel Beckett’in :
” Hep denedin, hep yenildin. Olsun, yine dene, yine yenil ama daha iyi yenil. “ sözündeki en iyi yenilme için, şüphesiz o en iyi hataları yapmamız gerekiyor. Tam da burada, küçük hatalara yenilmemek için sınama-yanılma yoluyla birkaç konuda haklı çıktığın zaman ‘ her şeyi biliyorum hissi ’ gafletine düşmemek önemlidir.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!