Su testisi su yolunda kırılıyor diyelim, kıranın hiç mi suçu yok?
Son zamanlarda o kadar çok kadın cinayeti işleniyor ve intihar vakası yaşanıyor ki, olaylar bireysel boyuttan toplumsal boyuta taşınalı çok oldu. Şimdi birileri çıkıp “kadın cinayeti demeyeceksin, sadece cinayet diyeceksin!” diyecektir, şaşırmam. Evet, kadın cinayeti! Ataerkil zihniyetin, kolektif bilinç altına işlemesi sonucu işlenen cinayetler. Erkeklerin kadınları sindirmek için ürettiği iğrenç yöntemler. Şort giyen kadına toplu taşıma araçlarında tekme atmak, gece yolda yalnız yürüyen kadını arabayla takip edip korna çalarak rahatsız etmek, sözlü ve fiziksel taciz konusuna girmiyorum bile. Yapan ceza almayacak nasıl olsa ya arkası sağlamdır ya da takım elbisesi çok şıktır. Peki neden bu zamanlarda bu olaylar daha çok oluyor? Hayır, bu mesele artık sosyolojik ve sosyo politik bir mesele haline gelmiştir. Politiktir.
“The Personal Is Political.” *
*kişisel olan politiktir.
Feminizmin ikinci dalgası bu sloganla beraber kıyıya vurmaya başladı. Feminizm akımının ikinci dalgasının öncülerine göre, kadınların günlük hayatta karşılaştığı olumsuz durumlar toplumdaki politik konumlarından ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanıyordu. Her ne kadar bu argümanlar ilk defa 1960’lı ve 70’li yıllarda öne sürülmüş olsa da günümüzde bazı ülkelerde halen doğruluğunu koruyor. Ne yazık ki o ülkeler arasında Türkiye de var.
Atatürk, biz kadınlara birçok hak tanımış olsa da bu ülkenin sosyolojik yapısı Osmanlı toplumundan kalan gelenek ve göreneklerle beraber şekillenmiştir. Bildiğiniz üzere Osmanlı, son zamanlarında batılı güçlerin elinde paylaşılmak üzere haritadan silinmek üzereydi ve sadece İç Anadolu’nun bir kısmı güvenli bölge konumundaydı. Bundan dolayı İç Anadolu’da Atatürk’ün yaptıkları pek benimsenmemiştir, ülkenin kıyı kesimleri Milli Mücadele yıllarında dış güçlere karşı savaşırken Atatürk hakkında daha çok şey öğrenmiştir. Ama az önce söz ettiğim üzere İç Anadolu’nun durumu farklıdır. Günümüzde milliyetçi-muhafazakar partilerin oy rezervi bu şehirlerdir zaten. (Haritanın ortası neden turuncu sanıyorsunuz?) Atatürk, toplumsal sözleşme ve demokrasi kavramlarının tam olarak oturmadığı bir ülkede çoklu parti sistemine geçerek Demokrat Parti’yi başa getiren süreci başlatmış ve ülkenin geleceğini yeniden muhafazakarlara teslim etmiştir. Bu ülkede hiçbir zaman bu kesimin suçladığı “CeHaPe zihniyeti” tek başına iktidar olmamıştır, Sadece Bülent Ecevit dönemi bir istisnadır, kaldı ki o da koalisyon döneminde olmuştur. Bu ülke her zaman sağ-muhafazakar kanat tarafından yönetilmişken ve 1980 darbesiyle beraber neoliberal ekonomi sistemiyle harmanlanan tuhaf bir toplumsal yapıya bürünmüşken doğu ve batı kültürleri arasında sıkışıp kalmamak mümkün değildir. Küreselleşmeyle yerelleşme, gelenekle gelecek çorba gibi karışmıştır. Ekonomik nedenlerden dolayı kırsal bölgelerden büyük şehirlere göç eden insanların bocalamasıyla beraber gettolaşma ve riyakarlık gün yüzüne çıkmış, aile ve toplum baskısıyla büyük şehir hayatının yarattığı çelişkiler genç kesimde eşi benzeri görülmemiş bir kafa karışıklığına neden olmuştur. Karşı cinsle yaşanan ilişkilerin çarpıklaşmasının başlangıç noktalarından biri de budur zaten.
Erkeklerle anneleri arasında yaşanan ödipal kompleks, harem kurma merakı (aynı anda birden fazla kadınla imam nikahı kılmak ya da eşini karşısına çıkan ilk fırsatta aldatma), kendi eşine dokunmayıp gidip hayat kadınlarıyla cinsel ilişkiye girme, kendi bakir olmadığı halde evlenmek için bakire birini aramak, dükkanların önüne sehpa ve tabure koyup tavla oynarken gelip geçen kadınlara rahatsız edici bakışlar atmak ve daha niceleri… İşte bunlar hep bastırılmış cinsellik ve öz güvensizliktir. Erkekliğini karşı cinsi sindirerek kanıtlamaya çalışan bu XY kromozomlular suçu kurbana atıp kurtulmak şeklinde korkunç bir çözüm üretmiştir. Mini etek giyiyordu, bakire değildi, alkol almıştı, bana gülümsedi, naz yapıyordu, istemem yan cebime koy diyordu… Nedenleri gerçekten bunlar mı zannediyorsunuz? Çarşaflı, evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmemiş, alkollü içecekleri ağzına bile sürmemiş, son derece mesafeli ve net davranan kadınlar da tacize/tecavüze uğramıyor mu sizce? Ya da küçücük çocuklarla hayvanlar da mağdur oluyor, onlar da mı… Neyse. İnsanlıktan çıktığınızı kabullenmezsiniz, en üzücü ve sinir bozucu durum da bu. Deep Web’e çevirdiniz koca ülkeyi. İşin kötü yanı adaleti mahkemelerde değil de sosyal medyada aramak zorunda kalmamızdır. Böyle durumlarda her daim erkeklerden yana olan bir hukukumuz(!) oldukça bu durumdan kurtulamayız.
Peki Ya İntihar?
Sosyoloji alanında yapılan ilk çalışmaların sahibi olan Emile Durkheim’a göre; intihar vakaları sadece bireysel nedenlerden kaynaklanmamaktadır. Aynı şekilde Durkheim; insanların ekonomik sıkıntılar yaşadığında mutsuzluğa sürüklendiğini ve bu yüzden ekonomik kriz dönemlerinde intihar vakalarının daha sık görüldüğünü belirtmiştir.
E.D. bu durumu “anomik intihar” şeklinde adlandırmıştır. Bu teoriye göre, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde toplumu bir arada tutan kurallar güçsüz hale gelmektedir. Bunun yanı sıra, ekonomik açıdan zor durumda olan insanlar, hayatının geri kalanını nasıl idame ettireceğini öngöremediğinden büyük bir stres altında yaşamaya başlamaktadır. Hala ülkemizde yaşanan ekonomik krizle bu intiharların arasında pozitif korelasyon olmadığını savunabiliyor musunuz?
Bir düşünün o zaman: bakkaldan aldığınız temel gıda maddelerinin dahi parasını veremeyecek durumdasınız. Bakkalın veresiye defteri dolup taşmış. Birileri çıkıp sizin için “mankenmiş zaten, niye ekonomik nedenlerden dolayı intihar etsin ki?” diyor. Kaldı ki kadın manken değil, güzel sanatlar fakültesindeki öğrenciler için modellik yapan biri sadece. Aldığı ücret de öğrenci harçlığından hallice). Eğer bu toplumda dört kız kardeş aynı anda siyanür içerek intihar etmişse arkalarından söylenmeyen söz kalmaz zaten. Kesin toplumun istediği gibi yaşamamıştır onlar, marjinal yaşam tarzları yüzünden bunalıma girip intihar etmişlerdir(!) İntiharın hiçbir gerekçesi olamaz çünkü günah, değil mi? Ölümden beter bir yaşam sürsen bile bu acıları çekmek zorundalar ya(!)
Su testisini su yolunda kıranlar masum mu yoksa suçlu mu şimdi?
Hangi testi, hangi su, hangi yol?
El insaf artık!
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!