Sosyal Darwinizm; güçlü olanın kalıp, güçsüz olanın ise evrimle beraber yok olmasını ön gören bir kavramdır. Toplum sınıflarının kendi haline bırakılmasını savunur. Sosyal devlet anlayışına ise zarardır. Zamanla evrim teorisinin farklı yorumlamalarıyla ortaya çıkmış ve bugüne kadar çok fazla insanın ölmesine de sebep olmuştur.
Zamanında Adolf Hitler’in bu teoriyle milyonlarca insanı ölüme sürüklemesini ve yok etmesini örnek vermemiz çok yerinde olacaktır. Doğa kanunlarının toplumun her alanında geçerli olmasını sağlar ve ana mantığında; en güçlü sen olacaksın, güçlü olan her zaman ayakta kalacak ve güçsüze yer yok yatar.
Liberalizm’in temel öğelerinden biridir ve dayandığı mantıklara göre; dış müdahalelere kapalı serbest bir piyasa hakimiyeti, bireylerin bu serbest piyasada özgürce hareket etmesi, bireylerin doğaları gereği kendine en iyi olanı istemesi ve seçmesi, dinamiğin temelini serbest piyasanın oluşturması, bunlarla beraber; bunları başaranların güçlü ve özgür bireyler olması, yaşanan rekabetin ardından güçsüz olanın doğal seleksiyonla elenmesi ve yok olması vardır. Sosyal devletin burada zarar görmesinin sebebi de, teorinin amacına ters olmasıdır. Sosyal devlet bireylere müdahale ederek onları tembelleştirebilir. Sosyal Darwinizm’de ise bireyler kendi başlarına bir müdahale olmadan bu gücü elde edebilmeli ve evrimlerini gerçekleştirmelidir.
Doğa yasalarının uygulanması ve doğal seleksiyona inanan bu teori; sosyal devlet anlayışını tamamen dışlamayan Sosyal Liberalizm’in de olaya dahil olmasıyla etkinliğini kaybetmiştir.
Özetleyecek olursak Sosyal Darwinizm’e doğa kanunları diyebiliriz. Doğa kanunlarının geçerli olduğu bazı alanlar olsa da -ki özellikle doğa kanunları insanları ayakta tutar- insanların tamamen hayvanlaştırılması insanın doğasına terstir ve elle tutabileceğiniz hiç bir şey kalmaz. Etrafınızda bir robot ordusuyla savaşıyormuş hissine kapılabilirsiniz.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!