O kadar yazılar yazıyoruz, sistemin saçmalığından, sömürüsünden bahsediyor ve yakınıyoruz. Ama toplanın bir fikrim var: Tatile çıkıyoruz… Karanlığın olmadığı, güneşin hiç batmadığı özgür bir dünya. Herkes, özgür olmak ister. Herkes daha adil, daha insanca bir hayat ister elbet. Madem bazıları çalışmak, kira ödemek, fatura ödemek ve kıyafet almak zorunda o zaman eli kalem, klavye, gitar, bağlama, fırça tutan herkesin interaktif yaparak , -birbiri ile bağlantılı ve iletişim halinde- sürekli üretim ve araştırma içerisinde olması ve kendi medyamızı, kendi terminolojimizi oluşturmanın zamanıdır. Ne kadar zararlı yönlerinden bahsetsek de, sosyal medyanın doğru ve verimli kullanımının açacağı yol, elbet tahmin ediliyor. Yapmamız gerekenler çok basit; yazı yazanların daha çok çalışması, müzik yapanların daha çok üretmesi, çizerler, ressamlar, tiyatro oyuncuları, bu sistemin dışında kalmış, sesini mecburiyet yalıtımından bir türlü kimseye duyuramayan ve gerçekten derdi olan herkesin çok çalışmaya devam etmesi, araştırması ve en önemlisi organize olması/olmamız gerekmektedir. Çok iyi kalemi olan insanlar var ve hiçbiri büyük mecralarda yer alamamakta. Fakat herkes öyle ya da böyle, emek içerisinde olan bir mecrada kendilerine yer bulmuşlardır. Birbirimizi tanımalıyız, ağı genişleterek ortak bir söylem ve üslup geliştirmeliyiz. Bağımsız, siyasetin çok ötesinde, toplumun en orta yerinde, gerçekçi yaşamlarımızın üstüne inşa edeceğimiz bir üretim ve çalışma ile oluşturacağımız büyük ve geniş bir medya… Patron yok! Herkes hem patron, hem çalışan.
Unutmayalım ki; dünya da büyük iki güç vardır, biri para diğeri medya. Medya ile kitleleri etkiler ve yönlendirirsiniz, sonucunda da para kazanırsınız. Kapitalist düzenek de kabataslak böyle işler. Ama birilerinin artık para veya saçma sapan ekonomik terimler, kazançlar ve siyasi hesaplar için dünyanın canına okumasına son vermemiz lazım. Basit bir salgın anında bile bizleri korku dağına çıkarıp panik içerisine hapsederek, -zaten önceden hapsettikleri- parasal döngü içerisinde gidip gelmemize sebep olarak yaşamlarımızı cehenneme çeviren insanların tümüne karşı durmak/durmamız, öncelikle kendi yaşamlarımız daha sonra da canlı yaşamının var olabilmesinin sağlanabilmesi için birincil görevimizdir.
İster bireysel düşünün, ister toplumsal… Neticede öyle ya da böyle bugün evden dışarı çıkmadığınız için belki virüsten ölmezsiniz ama yarın üstünüze bomba düşebilir. Zihniyetleri örümcek ağı ile kaplı kişiler tarafından yolda bıçaklanabilirsiniz, ideolojiniz ne olursa olsun ideolojinize zıt bir iktidar tarafından hapse tıkılabilirsiniz… Hiçbir şey olmasa bile psikolojiniz bozulur basit bir stresten kalp krizi geçirebilir veya kafayı yiyerek çıldırabilirsiniz. Demek ki neymiş? Bireysel de düşünsek, toplumsal da düşünsek, bir şeyler yapmak zorundayız. Kendi medyamızı oluşturmalı, ortak bir dil ile yaptığımız çalışmaları arttırıp araştırmalarımızı yapmalı, geniş bir ağ şeklinde birbirimizle iletişim halinde olarak organize bir biçimde damlaya damlaya insandan meydana gelen büyük bir toplum duvarı örmeli, şapkamızı önümüze alıp tüm bunları düşünmeliyiz.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!