Türkiye’de Edebiyat dergileri, 2010 yılından sonra epey bir çoğalmaya başladı. Şayet popüler dergilerini de sayacak olursak hatırı sayılır -ama kimileri pek nitelikli olmayan- çokça dergi ile karşılaşacağız. ‘’Dergicilik nedir?‘’ ‘’Ne için dergi çıkarma ihtiyacı duyuluyor?‘’ gibi daha birçok soruyu sorduğumuz zaman, çokça derginin aslında bir amaç uğruna değil de kendince bir var olma ve dergiyi ortaya çıkaranların birazcık olsa da kendilerini duyurma dertlerinin olduğunu görebiliyoruz. Manifesto dediğimiz olay, dergilerin giriş kısmında kendilerini ifade ettikleri ve okura “biz bu yüzden evlerinizdeyiz!” deme şeklidir. Tavrını ve duruşunu daha ilk sayısında edebiyat camiasına ve okuyuculara gösteren çok az sayıda dergi bulunmakta. Önce bir tavır ile ortaya çıkan dergilerin, şu an ‘devre mülk’ sistemiyle tavırlarını da kaybettiğini -kaybetme yolunda olduğunu- görüyoruz.
Bugün edebiyat dergilerine baktığımızda, kapaklarında çoğunlukla aynı isimleri görüyoruz. Bir noktada şairlerin sürekli dergilerde görünebilme arzuları var. Bir diğer noktada ise dergilerin adlarını duyurabilmeleri için belirli kişilerden eser alma hastalıkları. Popüler kültürün içerisindeki dergilere baktığımızda belirli isimler, daha edebiyat odaklı çıkan ve çay bardağı altlığı, afiş vermeyen dergilerimize baktığımızda da yine belirli isimler yer alıyor. Alışmış olduğumuz bu durumların dışında çıkan dergilerimiz de var. Şimdiye kadar takibini yaptığım dergiler için bir başlık açmayı uygun görüp, bu serinin ilk dergisini ECİNNİLER olarak seçmeye karar verdim.
Başlayalım o zaman…
ECİNNİLER 1. SAYI
-Sahibi ve İmtiyaz İşleri Müdürü –
Gökhan Arslan
-Yayın Kurulu-
Çağla Çinili, Gökhan Arslan, Tunca Çaylant
ECİNNİLER, enteresan bir isim. Derginin çıkacağı duyurusu yapıldığı zaman birçoğumuz,-arkadaşlarımla- bu isme şaşırmıştık. Pek tabi olması gereken şeyin de aslında bu olması taraftarıyım. Bir edebiyat dergisi, adıyla önce bir ufak kulis yaratmalı. Bu isim kulisini biz aramızda yaparken, dergi ilk sayısının dosya konusunu duyurmuştu: “Edebiyatın İnternetle İmtihanı” Açıkçası bu dosya konusunu görünce epey merak etmiştim. Son zamanlarda biz
-dünkü çocuklar- sosyal medya üzerinden çokça polemik yaşadığımız için “acaba bize de dokundurmuşlar -değinmişler- mıdır?” diye de düşünmedim değil 😊 Ancak içerisindeki yazıları okuyunca düşündüğüm şeyin aksine, tam olarak tartışılmasını ve üzerine konuşulmasını istediğim meselelere değinmeleri -tam da matbu olarak yayınlanan bir derginin sunuşunda da belirttiği üzere “oysa edebiyat dergilerinin en büyük faydası, edebi tartışmaları ve incelemeleri kalıcı hale getirip geleceğe taşımasıdır.”– beni gayet memnun etmişti.
İlk sayının dosya konusunda ‘e-kitap’, ‘e-dergi’, ‘wattpad’, ‘sosyal medya uygulamaları ve paylaşım siteleri’, ‘sanal şiir’, ‘fake hesaplar’ ‘istatistik’, ‘hedef kitle’, ‘popüler hesap’, ‘reklam’, ‘şairine ait olmayan şiirlerin yayılışı’ vb. çokça olaya değinen yazılar ve yazarlar var. Ayrıca ‘sosyal linç’, ‘#siirsokakta’, ve ‘like, rt, takip’ konularına da değinen bölümler bulunuyor.
İnternet ile edebiyat arasındaki durumu, olması gereken temel konular üzerinden ele alıp sosyal medyada yaşanan polemiklerden beslenmeden, yorumlardaki manasız ve çirkin tartışmaları dergiye taşımayarak oldukça eğitici ve bilgilendirici bir şekilde okura sunmuşlar.
Ecinniler; dosya haricinde içerisinde şiir, öykü ve inceleme yazıları da bulunduruyor. İlk sayıda özellikle Emre Varışlı, Tuba Bozkurt, Kerim Akbaş ve Elif Karık’ın şiirlerini çok beğendim. Şiirlerden öte yine Berken Döner’in ‘ Refik Halid Karay’ın Eserlerinde Yeme İçme Kültürü ‘ adlı yazısı da okuyucuya epey yardımcı olacak nitelikte. Yine öykü olarak yayımlanan Eser Kuru’nun kaleme aldığı ‘ Yedi Renk ‘ de sevdiklerim arasında.
Elbette ki dergide bulunan tüm eserler ve imzalar kıymetli. Ben yalnızca örnek teşkil etmesi ve dikkatimi çeken, not ettiklerimden bahsetme gereği duydum.
126 sayfa olarak ilk sayısını yayınlayan ve iki ayda bir çıkacak olan ECİNNİLER, böylece edebiyatımıza giriş yapmış oldu. Ayrıca sunuş yazısında bulunan “Unutmadan: Ecinniler sadece şiir dergisi değildir ve marketlerde satılmaz” ayarını da ayakta alkışlıyorum.
ECİNNİLER 2. SAYI
-Sahibi ve İmtiyaz İşleri Müdürü –
Gökhan Arslan
-Yayın Kurulu-
Çağla Çinili, Gökhan Arslan, Tunca Çaylant
İkinci sayısını Mart-Nisan ayında yayımlayan Ecinniler, bu sayıda dosya konusu olarak ‘Tomris’in Masası’ başlığı ile karşımıza çıktı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de olması sebebiyle sayının tamamı kadın yazar ve şairlerden oluşuyor. Dosya konusunu ‘Tomris’in Masası’ olarak seçmeleri de hem kadınlar gününe hem de Tomris Uyar’ın doğum gününe (15 Mart) denk geldiği için güzel olmuş.
Sunuş yazılarında “Adliyelerde, hastanelerde, şantiyelerde, okullarda, sokaklarda, evlerde, trafikte ve her yerde var olma mücadelesi veren kadınlar olarak, damar içerisinde gezinen robotların icat edildiği bir çağda ne yazık ki hâlâ eril zihniyet kalıpları üzerinden tanımlanıyoruz.” söyleminde bulunan Ecinniler, edebiyatta var olan hakimiyetini -ne yazık ki hala- sürdüren eril çoğunluğa da tavrını gösteriyor.
Sayının en dikkat çeken ayrıntısı ise sayfa sonunda bulunan isimler ve tarihler. Bu konuyu da yine sunuş yazısındaki şu açıklamalar ile “Onlar eril faşizme kurban verilen kardeşlerimi, annelerimiz, çocuklarımız… Sayfalarımız sınırlı olduğundan anamadığımız ya da kimliği tespit edilemediğinden ismi dahi bilinmeyen onlarcası var. Her ne kadar acı verici olsa da onların isimlerini üçüncü sayfa haberlerinden Ecinniler sayfalarına taşımayı bu yüzden istedik; hiçbirini unutmayacak, unutturmayacağız.” dile getirmiş.
-alt taşlık- (bu kısım birçok edebiyat dergisine ufak bir taşlama içindir)
Bilindiği üzere edebiyat dergileri ve ülkede birçok kurum ve topluluk, kadınları sadece 8 Mart tarihinde -maalesef- hatırlıyor ve ağırlıyor. Özellikle edebiyat alanında dergilerin sayfalarında kadınlara ayrılan bölümlerin kısıtlılığı, hayli sıkıntılı bir mesele. Bugün öyle bir şeyin olmadığını ve “yazan kadın var mı ki yayınlamıyoruz!” diyen kişilerin, nedense sadece kadınlar gününde onca kadın yazar ve şairin kapısını çalması, şaşırtıyor beni. Madem bunca şaire ulaşabiliyorsunuz, eser isteyip yayımlamakta memnun kalıyorsunuz, niçin diğer zamanlarda da kapılarını çalmayıp, gelen eserlere burun kıvırıyorsunuz? Merak ediyorum.
TOMRİS’İN MASASI
Ecinniler ikinci sayının dosya konusunu ‘Tomris’in Masası’ olarak belirlemiş. Derginin kapağında da göreceğiniz gibi Tomris’e ait bir masa bulunuyor. Takdir ettiğim ve beğendiğim tavırlardan biri de bu. Tamamıyla Tomris’in edebi yaşantısını baz alacağını gösteren bir kapak. Bu dosya içerisinde; Tomris Uyar ile ilgili çalışmaları bulunan Prof. Dr. Handan İnci ile söyleşiyi, Özge Şahin’in Tomris’in edebiyatımızdaki varlığını ve etkisini detaylıca incelediği, bulunduğu dönemlerde eleştirmenlerin Tomris’e karşı tutumunu, desteğini ve karşıtlığını derlediği ‘Bitmeyen Bir Devinim’ yazısını, Bengü Vahapoğlu’nun Tomris’in öyküdeki yetkinliğini ve döneme bıraktığı etkisini inceleyen ‘Öyküde Bir Birleşim Arayışı; Yenilik Hikayesi’ yazısını, Hülya Soyşekerci’nin Tomris’in deneme yazıları ile birlikte eleştirmen yönünü ele aldığı ‘Kitapla Direniş’ yazısını ve daha birçok kıymetli yazıyı, yazarı bulunduruyor.
Ecinniler bu sayı ile Tomris Uyar’ı öyle iyi ve bilgilendirici bir şekilde incelemiş ki, lisede veya arkadaş sohbetlerinde dilimizden düşürmediğimiz “şairlerin, uğruna şiirler yazdığı kadın” tanımını tamamen kapı dışarı edip, Tomris’in kendi varlığı ve vermiş olduğu eserler ile edebiyatımızda kıymetli bir isim olduğunu göstermiştir. Genellikle popüler edebiyat dergilerinde, YouTube üzerinden yayınlanan trajikomik edebiyat magazini videolarında ve okullarda öğrencilerin sadece Tomris’i ‘aşkları’ başlığı ile bilmesinin aksine, Tomris bu sayıda bunlardan bağımsız olarak edebi kişiliği ile işlenmiştir. Üstelik ek olarak poster ve bardak altlığı da verilmiyor.
-alt taşlık-
Hemen hemen tüm marketlerde ve büfelerde satışa sunulan popüler edebiyat dergilerinin cafcaflı kapaklarında Tomris’i posterlere basılı olarak ya da dergi yanında çanta, bardak altlığı olarak görüyorduk. Lisede edebiyat derslerinde edebi metinlerini geçtim adının bile anılmaması, bizi kendisinden haberdar olmaktan -maalesef- uzak tutmuştu. Tomris denince okurların aklına ilk gelen şey Turgut Uyar ile evli olması, ikinci yeni şairlerinin kendisine şiirler yazmış olması, maalesef ki sürekli devam eden magazinsel bir döngü olmuştur. Sadece okurlara Tomris ile ilgili bir magazin, entrika ve aksesuar satmaya çalışan dergiler, bugüne kadar zannedersem edebi kimliği hakkında pek de dikkate değer şeyler ortaya koymuş değiller.
TOMRİS UYAR
İkinci sayıda ‘Tomris’in Masası’ başlığıyla çıkan dergiye karşı birkaç paylaşımda ‘Tomris hitabının doğru olmadığını’ dile getirildiğini gördüm. İlk öyküsünü Tomris ismiyle yayımlayan bir yazara zaten bugüne kadar herkes Uyar kimliği ile seslenip yayınlamış ve bu sayede kazanç elde etmiştir. Tomris’i kendi ismi ve edebi metinleri ile var olduğunu ortaya koymak için takınılan bu tavır, gayet yerinde olmuştur. Okura ve yazara Tomris’i edebi metinleri ile tanıtan, tanıştıran arkadaşları tebrik ediyorum.
İkinci sayıda da yine güzel şiirler ile karşılaşıyoruz. Şunu söylemek istiyorum ki bu sayıdaki şiirlerin gücü, bence ilk sayıdan daha fazlaydı. Hemen hemen yazan tüm arkadaşların şiirlerini beğendim. Şiirin ve şairin bir cinsiyetinin olmadığını bu sayıdaki şiirlerde çokça göreceksiniz. Özellikle Betül Dünder, Cevahir Bedel, Nihal Başgöl, Mehveş Demirer, Beste Naz Karaca, Gülümser Çankaya ve Ceren Biber’in şiirlerinin dikkatle okunmasını öneririm. Aynı zamanda bir diğer kıymetli eser ise Fatma Yeşil’in ‘ Türk Sofu’su Mihri Hatun ‘ yazısı. Öyküleri okuduğumda Sitem Şanlı’nın ‘Kendini Matruşka Sanan Kadın’ adlı öyküsü, çok hoşuma gitti.
160 sayfa olarak ikinci sayısını yayımlayan ve iki ayda bir çıkacak olan ECİNNİLER, böylece edebiyatımızda yeni sayılarını beklediğim bir dergi oldu. Ayrıca, son sayfasında kadınların olası bir şiddete maruz kalma durumunda mahkemeye verecekleri koruma talebi dilekçesine dair bir yer ayrılmıştır.
Özet:
Ecinniler, ilk iki sayısıyla güncel olayları konu edindi. İlk sayısında işledikleri ‘Edebiyatın İnternetle İmtihanı’ konusu ile çokça önemli noktaya değinerek sağlam ve güzel metinler yayımladı. İkinci sayısıyla ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ vesilesi ile sayının tamamında kadınlara yer vermeleri beni şaşırtmasa da içerisinde yer alan eserler ile seçici kurulun yoğun çalışıp, sağlam eserler ile bir sayı ortaya koyduklarını gösterdi. İkinci sayıda okuduğum şiirlerin daha etki eden bir yanının olması ve ele aldıkları ‘Tomris’in Masası’ konulu dosyada da yine birçok kişiye nitelikli yazılar gösterdiğini ispatladı. Dilerim Ecinniler ilerleyen sayılarında da gücünü, çizgisini, niteliğini ve tavrını bozmadan ürün çıkarabilir. Şimdilik öyle duruyor. Yayın kurulunda bulunan Gökhan Arslan, Çağla Çinili ve Tunca Çaylant güzel bir ekip olmuş, ortak bir çalışma ile iki güzel sayı çıkarmışlar. Ben yine de dergi kurulunda başından itibaren -ki dilerim sonuna kadar devam eder- bir kadının yer almasını bu sayıların bu kadar güzel ve titiz olmasınıda büyük bir etkisi olduğunu düşünerek Çağla’yı ayrıca tebrik ediyorum. Haydi! Bizi daha da şaşırt Ecinniler…
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!