şimdilik bana tanınan sınırlara üzgünüm. özgürlüğün tanımını yapmanın zor olduğu neş’esiz meşgale günlerim. keçilerinden gına gelen meşesiz bir patikadayım. boynum giderek omurgasını esnetiyor. kaynar başlıklı acılarla alelacele sevişiyoruz. bilmem bir yerden tanışıyor muyuz?
salıncağı felsefenin kasıklarına bağlayıp, solungacı aşkın gırtlağına dikip, delik bir mavnada karavana yol alıyoruz. iki incir düşünce hemen kurtlanıyorum. bir yokuş çıkmaya bir de etek tıraşına üşeniyorum. evrenin küresel felaketler geçirdiği zamanlara bileyliyim. yöresel ritüellerle sevişmekten yorgunum. kapitalizm yıkılsın istiyorum ama yerine bir şey koyamıyorum.
büyüdüğümüz masallardan, yürüdüğümüz yollardan, ateş başında yaslandığımız sahillerden, libidoyu gezdirdiğimiz gece kulüplerinden, güvende hissettiğimiz koyunlardan, gelişine daldığımız konulardan, kavgadan ve büyük kargaşadan, yendiğimiz ve yenildiğimiz maçlardan bir süredir uzağız.
kendimiz: en büyük tuzağımız.
o parlak ümit zerresini, pıstığı fare deliğinden görkemli bir karnavala çıkarmalıyız. konuşması kolay, icraatı zor şeylerin müthiş istilasındayız. cümbür cemaat lanet ettik bu yıla. içimizden geçti süreç, apışıp kaldık aynada. ne dendiyse dinledik, ne gerekiyorsa unuttuk, ne cehennemse kabullendik sıkıla sıkıla. korona şerefsizinin tez boynu vurula!
kutsal bir savaşı kanımla yıkıyorum. iki dağın sertleşmesinden bir mağara doğuyor. o mağarada felsefeyle çürüyorum. ışıklar artık gözümüze oynamıyorlar. yürüdüğümüz sokaklar delilerine kavuşuyor tekrar. çoğu kez soyunmanı beklemeyi bekliyorum. çoğu kez oynaşın sakız gibi uzaması bizi güzelliyor. içimizdeki azgın atlar, ıslak gövdemizde yarışa duruyor. damarların şişiyor, damarlarım müptezel. kokundaki şehvet giderek keskinleşiyor. bir yarayı kasten kaşımaktan yorgunsun. cılız ışıklar altında güneş duasına tutulmuş bir karanlık parçası olmuşsun. ellerin hızlı sürtünmeden titriyor. tedirginler ama onları incelikli kullanıyorsun. dudaklarını çalışırken görmek güzel, ne güzel köklüyorsun. diline vuran inlemenin bir matematiği yok. parmakların ağzımda bileşenlerine ayrıldığına memnun. ayakların soluklanacağı yeri seçmekte usta. terlemene neden oluyorum, gururluyum.
işin bu yapış yapış erotizmi eskidendi. eski, ne kadar uzakta şimdi… sızdığım geceye lanet okuyorum, uyandığım rüyaya tükürüyorum. öfke ve hırs rol çalıyor duygulardan. doğduğum bu zamana içli hüzünleniyorum. kötülüğü organize etmek yetisi, kötülüğün kucağında oturmaktan geliyor. ipimizi tutanlar, yağlı göbeklerini kaşıyaraktan: iyiliğin modası geçmiş, doğrunun canı cehenneme, diyor.
karambolde kaybolan vicdan, olmazıma pısmış sırıtıyor. ağzımdan kaçan –hassiktir, yargının muhakemesine takılıyor. toplu intiharlar bekliyorum, hiddetli isyanlar.. yaralarım aç bir sırtlan gibi vücudumda pusuda ve kaosa fetişim var. hep azıyla yetinmemizi salık veriyor başımızdakiler, çöplerinden payımıza düşen zenginliğe şükretmemizi işliyorlar. şükürcülere içimde palazlanan bir nefret var. güneş gibi gerçek: yağmaya hakkımız var!
stabil ofis ortamı rahatsız eder bizi. biz, aşkın ve kaosun neferleri, sürekli hareket isteriz ve hiçbir şeyi mülkiyetinden ötürü sevmeyiz. bu yüzden uçak kaçırasımız gelir carlos gibi, neyzen gibi kuvvetli sövmek isteriz firmalara. bankalar ve gökdelenler midemizi bulandırır. beyaz yakaları kirletmek harika bir fikirdir. avm ve plazalara her uğrayışımızda, kusmak ve sıçmak fiili, altın değeri görür. gün gelecek, ciddi toplantılar yaptıkları o mobbbing mezarlığına vitaminli safralar kusup, yıkıcı gübreler ekeceğiz.
bilim: sermayenin tasmasını tuttuğu ve gelişiminin bazı ailelerin göbek bağından sorulduğu, haber bültenlerinden aşina olduğumuz duvarlı bahçe.
bilim insanları: krizler, salgınlar ve afetlerden sonra geçen manşetlerin tasdiklenmesi için pazarlanan bahçıvanlar.
hukuk: bize soktukları kazıkları içselleştirmemiz ve o kazıkların daha derinimize girmemesi için, uslu ve uyumlu davranmamızı organize eden peşkeş.
aynı zamanda hukuk: iktidarlar tarafından suiistimal edilip içi boşaltılmaya her an hazır olan safsata.
hukukçular: bu piyesin palyaçoları.
hakimler, savcılar ve avukatlar: insanların birbiriyle ve kurumlarla olan anlaşmazlıklarını sistem lehine çözen kuklalar.
sistem, elimize güç geçtiğinde; alınacak intikamda adil olacağımız sloganını, bazı politik vaizlerin kimliklerine işlemiş. şiddeti tartışırken, hayatın bir şiddet organizasyonu olduğunu görmeyen hümanist burjuvalardan geçilmiyor. onlara göre zalim ya da mazlum fark etmez, kimsenin burnu kanamasın. böyle tipler çok satan romanları ve polyannacı filmleri severler. sert sanat midelerini kaldırır. damarlarında akan kanı ahududu şarabı zannederler. büyük sloganlar atan küçük beyinliler. sosyal sorumluluk ve yardımın; uçurumun üstünü örttüğü ve bataklığı süslediği idrakında değildirler.
yardım: zenginlerin mastürbasyonu.
şiddet: ezilenlerin ertelenen orgazmı, büyük şölen!
kendimizi sevdiğimiz karanlığa serilmişiz. yüzümüz resmi kurumlardan düşük. enerjiyi tekelinde topladığını zanneden cahil bilgiçleriz. bozduğumuz kozmosun bir numaralı öznesiyiz. siktiğimiz doğanın iflah olmaz pezevenkleriyiz. talihsiz ve vazgeçilmişiz. devletler ve zenginler tüm bu sözlerimden dışarı. onlar, tüm kötülüklere hazır olmalı. nefretimizden ödün vermemeliyiz. öyle büyülü gerçekçilikle falan değil, kara gerçekçilikle yağmalanmayı hak ediyorlar. burada bir anlaşalım, o günü görenler bu günleri unutmasın!
şimdi kaldırmalıyım içimdeki ihtiyar tabutu. daldığım kazanın buharı, nefesimden üflenecek baloncuklardan taburcu. gezdim, gözdüm, arpalandım. serseri vakanüvisler anüsüme tırmandı. büyük patlamanın devamıydım, küçük depremimin gazisi. bozgun anına müsaittim, am kuyularında şehit. çekildikçe kaynadı kanım, inatla örgütlendi larvalarım. sahi bir cilve putperestiyken, aşkın yağmuruna yakalandım.
çinli diye koreliye saldıran ırkçının kafa karışıklığıdır ülkem. muhafazakardır ama neyi muhafaza ettiğini bilmez. ya da vakur bir muhafızın aniden şaşan talihi, aniden baş dönmesi. yanlışlıkla yürüyen kulun eflatun bir failatunuyum.
etraftaki curcunaya giderek edilgen kalıyorum. burjuvayı iyi biliyorum, onun orospu zevklerini.. aç parantez bir tanrı, konup duvarıma işliyor vahiy. arabulucu istemez diyor ayna, olup bitenle yüzleşmeliyim. (tanrı kavramını bir ara kafamdan siktir etmeliyim.) yaylar az gevşemeli, çağ neşesini hortlatmalı. gençlik denen büyülü dönem, sonsuz yenilenebilir olmalı.
ateşe yetişmeliyim.
ruhani reflekslerde bulunuyor uzatmalı fani tinim. bilmediğim yerde muhtar zannedilmekteyim.
icabında doğru oturur, eğri konuşuruz. çünkü biz, kamufle olmuş bozguncuyuz. aralayın canlarınızı, acılardan bahsedeceğiz. bakınca bir devrin evvelinden, baş aşağı yuvarlanan bir kavmin telaşından, çiğ sevilen aşktan, etten ve hırpalanan arkadaşlıktan bahsedeceğiz. eğilen boynun damarlarıyız. kesilen etin kabuğuyuz. hacmi kolay kavramadık ki lastiği hemen yakacağız. hırçın bir sirkin çarkında içli beddualar afkuracağız.
tarihi onların kalemiyle yazmak değil sabotaj çıkarmak istiyoruz. okuyacağımız bildiriler birilerini bilinçlendirmeyecek. tam tersi, alabora olacak bilinçler. büyük bir ordu kuracağız. alkolikler, uyuşturucu ve seks bağımlıları ilk numune komutanlarımız.
tanınmaktan yorgun yüzler biriktireceğiz, tavlanmaktan gelen kadınlar. tarafsız cinayetlerimiz olacak, tapılmaktan yorgun putlarımız. sünepe bir tarihin sevimsiz sfenksleriyle parıldayacaklar. yüzümüz astarına sığmayacak bir gün ve maskeleri ateşe vereceğiz! canımız antrikot çekecek ve bu sefer buğlamayla yetinmeyeceğiz. başından beri arketipini koruyan muhalif prototip, isyana meylimden müteakip bir yılandır.. dolanır durur boynuma.
taşa yazıyor bizi telaşlı cellatlar. hukuk diyorlar, memlekette çok var! burjuva demokrasilerine ve kokuşmuş cumhuriyetlerine yüz çevirmiyoruz. ikimizi entrikadan biliyorlar.
insanlar artık yaşamaktan yorgun. milyarlar, yaşadıkları eve ve – varsa – hesap cüzdanlarına bağlı;
– yoksa- yoksul ve sokağa bağımlı. hayata bir delik fazlayım ve bunu tam açıklayamıyorum. yaşayan neredeyse tüm şairlerin, arka kapak yazısı yazmaya ürpereceği ve insanların okurken ürkeceği bir kitap yazmak üzereyim. eğer başlarsam, bu kitap vasiyetim olacak.
kopya çekmeyi bırakıyorum aşktan. menzilimi düşürüyorum, parçalanıyor pusulam. ama o yok, başkaları var ve başkalarından çıkan onlar yeni bir o oluyorlar. kıçımızı zorlayan vergileri toplu(m)ca sindiriyoruz. aldırmıyoruz dünyanın ayakta sikilmesine. kafası rahat bir maaş, uzun süre dikelebilen penisler ve kokusunda mayışılan vajinalar düşlüyoruz.
bütün koşturma: para ve mülk, dikelebilen ve işini gören bir sik ve onu, ıslanıp ağırlayan bir am davasına.
içimi bulandıran birkaç anı ve sarhoşlukla, çıktığı yola saplanmış bir noktada beliriyorum. gıcık eden bazı meseleleri gömmüşüm, çocukluğu atlatmışım. kendimi hiç olmadığım kadar yalama hissediyorum. tıkanıklığı kendimden başka her nesnede arıyorum. ölümün tılsımlı boşluğu manidar. ama heveslerimizi kaskatı kesen başka bir enerji var. din değil, putlar hiç. peki kesinliklerimizdeki bu akış, neyin doğum yapması? bu gitmeyen resim, bu rastlantı, bu nihil ve septik ağız dalaşı ne?
istemenin büyüsü çoktan bozuldu. rutinlerimiz can sıkıyor. ruhlarımız, tıpkı uzun yol otobüslerinin bagajlarında karanlık bir kalabalıkta yol alan eşyalar gibi, çaresiz ve karmakarışık. –anlamanın geldiği vakitler- , hepimizin takviminde hacimli. –çoktan geçmişler-, rüyalarımızı baltalıyor. sinerjiden virüs kapar diye, sokak düğünlerinden vazgeçtik. bugünlerde evlenenler, nikahı ucuza kapatıyor.
kabullenmenin eğrisi epey düştü. herkes en az bir kere yalnızlığını sevdi bu süreçte. herkesi bir sefer hırpaladı mutlaka yalnızlığı. piyasa dengeleri dönüştü, orospu çocukluğu evrimleşti. ne olduğunu anlamadan yeni bir çürük, düşümüzde düzen bırakmadı. beklenmedik ticaretlere fiş olduk, portfolyolarımızın değeri düştü. firmalar tarafından global düşünmemiz salık veriliyordu ama biz ölümüne yerliydik. sevmekte de savaşmakta da iyi beceremiyorduk sığınacağımız yeri.
sadece bir salgın geçmiyor içimizden. daha dünkü düşlerimize hızlıca tecavüz ettiriyoruz. tartışmasız bir kahpelik var ve bunun sistematik olduğu kesin. adını önceden daha militan koyduğumuz sloganları, sansürle evriltiyoruz artık. orospu çocuğuna orospu çocuğu diyemiyoruz. dışarı çıkıyoruz, o da otomatik vites.
modern insan ya da post-modern insan diye yaftalamanın da modası geçti artık. türümüz hiçbir sıfata oturmuyor. kalbimiz köz toplamış, gözümüzden kabullendiklerimizin safrası akıyor. bu günlerde hem güçsüz hem pişmanız. acımıyor da bir yerimiz artık, acıyı özledik.
salkımından sarkıyorum, porno meşru oluyor. aklımı karıştıran egzersiz ve aklını verdiğin gölge birbirini tutmuyor. cebimdeki iktisat delikleri onarım istiyor aniden. demek yine aşık oluyorum, aşkı özledik.
yüksek uçuşlarımız olacaktı, yüksekten bakacaktık kent manzaralarına, olmadı. düştüğümüz çukuru yuva, solucanları kardeşimiz belledik. memleket diye koca bir bataklığı karış karış ezberledik.
yeni yıl geliyor gelmesine, eyvallah hoş gele. ama ne yıldı bre, türlü taklalar attırdı hepimize.
kadük kalır yükümüz
mülkiyetin bölüşümüne sırıtır teveccühümüz
ve bundan çok şikayetçiyiz.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!