Ay: kamer
Kamer + a = ay bir kameradır devr-i Selim-i sânîde
Yeniçeriler huzursuz. Ay vuruyor Sultan Selim’in hânesine. Ay giriyor yukardan ve yakın çekim Sultan Selim’in çehresine.
Yeniçeriler huzursuz. Cülus yok. Dolar’a göre değer kaybediyor akçeler. Hâremde huzursuz kızçeler. Söz verilen Hermesler: gelmediler henüz.
Yeniçeriler huzursuz. Cülus yok. Samsung’larını almadılar henüz.
Ve süt oğlanlar’ın Nesquik masrafı zorluyor Devlet-i Alliye’yi.
Ay yakın çekim Sultan Selim’in çehresine. Bir Gauloise yakıp, söndürüyor diğerini. Değerini kimseler bilmiyor Sultan’ın. One Night çalıyor uzunçalarda Elvis’ten. Aklında ne Yeniçeriler ne süt oğlanlar ne dolar ne akçe ne de haremdeki herhangi bir kızçe
Sultan’ın aklında iki câriye: Dilâra ve Sûzî. Câri açığı büyük aşkının. Aynı aşkta iki kadın. İkisini bir arada sevebiliyor anca. Ne tek başına Dilâra ne de tek başına Sûzî. Üçlü çektirmek istiyor gönlüne.
2 ileri
1 geri
Huzursuz yeniçeri
Hârem huzursuz
Süt oğlanlar huzursuz
Dilâra ve Sûzî kusursuz: Sultan Selim alıyor eline gitar-ı cereyânı ve vuruyor tellerine. Sarayda bir Elvis heyecânı. Lâkin, getirtmek Elvis’i Pâyitâht’a zor. Hâzine boş. Yeniçeri huzursuz ve tüm bunlar Sultan’ı çok yoruyor.
Hâzine boş
Cereyânlar gidiyor o akşam. Gitar-ı cereyân duruyor. Susuyor uzunçalar. Şamdamdan damlayan şerâreler gibi ağlıyor Sultan. Şerefelere çıkıp: ağır ağır bağırmak istiyor aşkını. Aşık olduğu 2 kişi. Lâkin, aşkı tek. Ve kâderi hep yek. Çello ile
Kadıoğlu Zeybeği çalmaya başlıyor çünkü sular da gidiyor. Hâzine boş. Gözyaşıyla abdest alıp duruyor namaza. Zamana rağmen içresinde bulunduğu: kul olunduğunu unutmuyor Yaradan’a. Şeritler gibi geçen duâlara rağmen: aklında hep çift kişilik aşkı.
Sultan’ın aşkı ne gibi?
Economy parasıyla Business uçmak gibi. Ellerin küçükse de: avuçları büyük isteklere açmak gibi. İnanan olmana rağmen: aşk şarabından içmek gibi. İki evlâdından birini seçmek gibi.
Sultan
Uçamaz
Açamaz
İçemez
Seçemez. Bitti zaman ve namaz. Ve ânda yetti yine Dilâra ve Suzî: İçresinde bu ikiz bebek gibi sakladığı sır: sırrından sıyrılan iki aynalar kadar
Çarpa
Çarpa
İki çarpı işâreti gibi kırılacak. Her yer tuz ve buz. Ve gönül bir kum gibi karılacak camdan bir mezârın hârcına.
Kirâcına söz geçirememek gibi bir şey aşk. Ve
Ya kirâcı çift kişiyse n’olacak?
Hayırsever biri ödedi fatura-ı cereyânı. Ve tümden aydınlandı yine hane. Eti tel tel dökülen internet geldi geri ve cümle hanedan yeniden girebildi içtimâiyi mecrâya.
Şimdi bak aya. Ay yine yakınlaşıyor Sultan’a. Bu sefer parmaklarına. Vuruyor teline gitar-ı cereyânın ve edâ ediyor ilk bestesini:
SûzîDilârâ koyuyor ismini. Usûl: Aksak semâî. Çünkü yürek aksak bir sââttir mevzubâhis aşk ise.
Sultan bitiriyor bestesini gözünde abdestî bir zerre katre. Alıyor kâlemi ele ve yazıyor güftesini:
Aşk râhm-i rahmânımın râhında bir ikiz bebek / Hangisine can versem kâlpgâhımda nikris demek
Ya da
Aşk ikiz kişiliktir.
Ve ay uzak çekim. Ve ay: uzaya doğru uzar azardan. Nazardan aksa da karası mûsikî-i dâirenin. I Walk the Line sedâ eder uzunçalardan.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!