BİZDE YANLIŞ OLMAZ, YANLIŞLIKTIR O!
Pablo Neruda’nın hayatını konu edinen Il Postino filminde postacı Neruda’ya “Şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır.” diyor. Peki yanlış basılan, eksik yayımlanan şiir? Sanki hiçbir zaman şairin olmamış, hatta kâğıt üzerinde kimin olduğu belli bile olmayan bir şekilde yayımlanan şiir kimindir? Kimin ihtiyacı vardır? Şairin bile ihtiyacı yoktur artık o şiire. Hatta o şiirin de artık şaire ihtiyacı yoktur.
Son zamanlarda şair dostlarımdan duyduğum ve benim de başıma gelen -haberdar olmadığım birçok kişi de vardır büyük ihtimal- bir sıkıntıyı ele almak istiyorum. Edebiyat dergilerinde yer alan şiirlerin yanlış ve eksik yayımlanması. Bizler çoğu zaman editörlerden ve yayın kurulunda bulunan kişilerden “dizgi ve mizanpaj hatası olmuş, kusura bakmayın” tarzında geri dönüşler alıyor olsak da bu durum sürekli tekrar etmekte. Bu konuyu her iki taraf açısından hataları ve düzeltme yollarının çözümü ile ele alalım.
Şairin şiiri teslim ederken göstermiş olduğu özen.
Günümüzde teknolojinin de bize vermiş olduğu yetkilere o kadar çok dayanıyoruz ki; her şeyin bir anda ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesini istiyoruz. Bugün kendi edebi metinlerimizi tamamladıktan sonra bile üzerinden biraz zaman geçmesini beklemiyoruz. Aceleci ve heyecanlı olmaktan öte, iletilerimizin ilgili mercilere hemen ulaşmasını istiyoruz. Bomba elimden çıksın da nerede patladığı önemli değil mantığını çabucak kavramış durumdayız.
Bilindiği üzere dergilere edebi metinlerimizi mail üzerinden ulaştırıyoruz artık. Her ne kadar hala eserini bir dergiye nasıl göndereceğini bilmeyen, alışamayan, kavrayamayan yahut teknolojiyi çözememiş şairlerimiz olsa da Word dosyası halinde gönderiyoruz. Mail arayüzünü henüz çözemeyen birçok kişi şiirini direkt açıklama kısmına ekliyor, hatta fotoğrafını çekip gönderenler dahi oluyor. Zaten bu tür mailler editörler tarafından genellikle dikkate alınmıyor. Alınmaması da gayet doğal.
Asıl mesele bütün işleyişe hâkim olan kişilerin eserlerini gönderirken son kontrollerini yapmamış olmaları. Şiirlerini son halinde kaydeden şairler, göndermeden önce şiire göz gezdirmekten kaçınıyor. Kimi zaman yapılan yazım yanlışları, dizgi hataları, noktalama yanlışları olduğu gibi duruyor ve iletiliyor. Son zamanlarda her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır denmiş olsa da, değişmeyen bazı kurallar vardır. Basılmamış bir klavye tuşu o dizedeki tüm anlamı tamamıyla değiştirip şiirin kaderine müdahale etmiş olabilir. Hele ki editör kelimesinin hakkını tam anlamıyla vermeyen baştan savma işlerin boy gösterdiği bu dönemde, eser sahibinin çok daha dikkatli olması gerekiyor.
Çocuğunu misafirliğe götüren annenin özeni diye bir tanım -yoksa da olsun- vardır. Şairin de şiirini bir anne gibi özenle dizip teslim etmesi gerekmektedir. Kimsenin kimseyi sevmediği ve hatta artık saygı dahi duymadığı bu dönemde, en azından kişinin kendi eserini sevdiği kadar ona saygı duyması da gerekir. Belki de bir şiire saygı duymakla başlar her şey!
Editör ile eser sahibi arasındaki iletişim.
Dergiye gelen metni inceleyen kurul ve editör şiirde imla kuralları ve yazım yanlışlarını *şiir kabul gördükten sonra* tespit edip düzeltmekle yükümlüdür. Tabi ki burada yukarıda da bahsettiğim gibi şairin de şiirini en temiz ve hatasız şekilde göndermiş olması kendi şiirine duyduğu saygıyı belirtir. Gönderilen eserlerde bilmeden yapılan yazım yanlışları veya anlatım bozuklukları editör tarafından düzeltilmelidir. Bu hatalar -ki bazı şairler bilinçli olarak kullanırlar- kimi zaman şair ile irtibata geçerek doğrulanıp nihayete kavuşturulmalıdır. Kavuşturulmalıdır dedik; ama bunu kaç dergi uyguluyor? Bakın burada şiirin bütünlüğüne müdahale etmekten söz etmiyorum. Burada hala bağlaçları bitişik yazan kişilerin şiirlerini düzeltmekten de bahsetmiyorum. Dilin kurallarına aleni bir şekilde zıt düşen ve düzeltilmesinin daha gerekli olduğuna karar verilen eserin sahibiyle istişare edilmesinden söz ediyorum.
Evet, şiirine kimse dokundurtmuyor. Evet, her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır; ama yiğidin de yoğurdu cacık yapmaya hakkı yoktur. Kimi dergiler gelen şiiri okuduktan sonra, şaire şiirini ne sebeple yayınlamama kararı aldıklarını belirtmek adına bir cevap gönderir. Bu metinde ahkam kesmenin dışında sebepler gösterilerek, kırıcı olmadan açıklama yapılır. Bunlar tamamen şiirin niteliği açısından yapılan yorumlardır.
Fakat günümüzde dergilerimiz kabul ettikleri eserin sahibine geri dönüş yapmamayı tercih ettikleri için bu durum pek uygulanmıyor. Dolayısıyla şair -ve maalesef bazen editör dahi- şiirin akıbetini dergi yayınlanınca görmüş oluyor. Şayet şiirin yayımlanması güzel bir sürpriz olacaksa, konfetiler lütfen havaya doğru patlasın.
Bir taşla kaç kuş? Bir sayfaya birçok şiir sıkıştırma geleneği.
Okuyucuya daha fazla şiir ulaştırma çabasına giren dergilerimiz maalesef bunu tam manasıyla başaramıyor. Evet; baskı maliyeti, kâğıt fiyatı, dağıtım masrafları çok fazla. Derginizde daha çok şairin şiirine yer vermek istiyorsunuz. Ya sayfa sayısından kısacaksınız ya da şiir sayısından feragat etmek zorunda kalacaksınız. Bunlar mazur görülebilen sebepler. Çünkü birtakım ekonomik sıkıntılara rağmen hala ayakta kalmaya çalışan dergilerimiz var. Lakin burada da büyük bir sorun görülüyor. Bir sayfaya çokça şiir sıkıştırmaya çalışan dergiler var. Üstelik bunu öyle büyük bir amatörlük ile yapıyorlar ki; alenen şiirin kimyasını bozuyorlar.
Burada dikkatinizi şu duruma yöneltmenizi isterim: Bakınız; bir sayfada birçok şiir yayınlamanın sıkıntılı veya kabul edilebilir bir şey olduğunu söylemiyorum. Bir sayfada yer verilen şiirlerin düzen ve mısra boşluklarının hiçe sayılıp, şairin görsel dizaynına sadık kalınmamasından bahsediyorum. Şiirde ritim ve görselin gücüne inanan okurlar için bu durum çok üzücü olabiliyor. Sadece bir sayfada bol şiir kullanmak değil, aynı zamanda şiirin dışında yer verilen edebi metinlerden kalan boşluğa da şiiri sıkıştırma durumu söz konusu.
Kesinlikle hedef göstermiş olmamak için kurum veya kişi adı kullanmadan şöyle bir tespite vardım. Genellikle taşra dergilerinde bunu sıkça görebiliyoruz. Bununla karşılaşma sebebimiz elbette ki bu dergilerin çekmiş olduğu sıkıntılara bu başlığın girişinde değindim. Hatta değinmiş olduğum başlıca zorlu imkanlar taşra merkezli ve kendi cebinden yiyerek ayakta kalmaya çalışan dergilerde görülüyor.
Ufak tefek sirayetler. Taşra merkezli ve genç dergiler.
Şiirlerin ciddi manada özensiz ve paldır küldür basıldığı dergiler genellikle taşra merkezli ve henüz genç olan dergiler. Köklü ve profesyonel manada bir ekibe sahip dergilerde bu tür durumlar çok nadir gerçekleşiyor. Bunun en temel sebebi elbette ki yayın kurulunda yer alan kişilerin maaş almaları. Bu konuda hemfikiriz. Zaten zar zor yeni sayısını çıkaran, dağıtımını eş dost sayesinde yapabilen, kağıt kalitesinde mecburen ucuz olanı tercih eden diğer dergilerimiz bir de editöre, düzeltiye, işini gücünü bırakıp da tek kuruş kazanmadan dergi düzenleyen edebiyat gönüllülerini nereden bulacak değil mi?
Bulamadı. Niçin? Çünkü küstük. Çünkü darıldık. Çünkü bu işi yıllardır kendi cebinden arttırıp, dergicilik kültürünü ayakta tutmaya çalışan arkadaşlarımıza küstük. Evet, belki de bu dergiler sayesinde gençlere bir saha açıldı. Farklı insanlara ve daha çok okura ulaşıldı. Tamam, güzel, teşekkürler. Lakin değişmeyen bir durum var; yayın kurulu da ciddi anlamda son okumaları yapacak. Dikkat dağınıklığı olmayan ve dile hakim -olmasa dahi hakim olabilmek adına çabalayan, öğrenen, araştıran- kişiler bulunmalı yayın kurulunda. Şu an bulunan hiyerarşi, saltanat, arkadaşlık, ahbaplık bu duruma korkunç derecede zarar veriyor.
Nitelik bakımından kendini kanıtlayan ve bizden yaş olarak büyük şair dostlarımızın bazı zamanlar yalnızca gelen şiirin niteliğini değerlendirmekte faydalı olduğu görülmektedir.
Bir de son zamanlarda genç arkadaşlarımızın kurulunda yer aldığı dergilerimiz var. Kendi dergilerini çıkaran yahut hali halihazırda bir derginin kurulunda yer alan genç arkadaşların da dikkat ve sorumluluk problemi var. Maddi imkansızlıklar sebebiyle yaşanan kusurların dışında alenen gözden kaçan hatalar da yer yer görülmektedir. Teknolojiye hakim olan ve çözümlemeleri daha kısa sürede ortaya çıkaran arkadaşlarımızın bu tür pürüzleri yaşamaları geçmişlerinde iyi bir intiba bırakmayacaktır.
Genel özet.
Edebiyat dergilerinde şiiri baz alarak birçok metnin ilk halinin çok daha farklı şekilde basıma verilmesi, yazım ve noktalama hataları ile basılması, yanlış isimle basılması artmaya başladı. Derginin yayın kurulunda bulunan kişilerin dergiyi basıma hazırladıkları son aşamada ön ve son okuma yapmayı ihmal etmesi, üzerinde pek durmaması; yahut bu tür durumlarda editörlüğü hakkıyla yerine getiren kişileri künyelerinde bulundurmamaları can sıkıcı bir hal almaya başladı. Her ne kadar yanlış bir şekilde basılan şiir bir sonraki sayıda özür metni yayımlanarak basılmış olsa da, bu durumu alışkanlık haline getirmek aşırı derecede tehlikelidir.
Yaşanan ekonomik sıkıntılardan ötürü birçok şiiri tek sayfada -maalesef ki- düzenini bozarak sıkıştırmaya çalışan dergilerin esere göstermiş oldukları saygı tartışmaya açıktır. Tasarrufu hakkıyla yaptıktan sonra herhangi bir sorun teşkil etmeyen bu yöntem, özensiz ve metne sadık kalınmadığı zaman göze batıyor. En kısa zamanda paldır küldür bir şekilde dergi hazırlama alışkanlığı bırakılırsa daha güzel şeyler yaşanacaktır.
Bir de, dergi kurulunda yer alan sevgili dostlarımız “bizde yanlış olmaz, olsa da yanlışlıkla olmuştur” mantığıyla yapılan yanlışlıkları özür dilemeye dayanarak gidermeye çalışmaktan vazgeçmeli, hatalar en aza indirilmelidir.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!