insanın en büyük açlığı kendini sarsacak bir şeylere karşı duyduğu eksiklikten dolayı ortaya çıkar. aşk, acı, yeni öğrenilecek bir haber, bütünü bozacak bir kayıp.
her şeyi bıraktığı gibi bulmayı, ögeler ve dengeler üstünde hakimiyet sanan insan, özünde kendini boğanın ve hayatını müthiş açmazlarla dolduranın kendi etkisi olmadan biçim ve yer değiştirmeyen meseleler olduğunu fark eder. işte bu hepimizin birinci ortak paradoksudur.
sadece kendisinin sevebileceği kadar çirkin zevklere sahip olmak istemez kimse, ancak herkesin sevebildiği hiçbir şeyi de kendisine ait hissetmez. kendisi sulamadıkça kuruyacak ve solacak kadar aciz bir çiçeği güzel görmez, ancak kendisine ihtiyaç duymadan açabilen bir çiçeği de benimseyemez. işte bu hepimizin ikinci ortak paradoksudur.
alışkanlıklarına ölesiye bağlı hiç kimseyi rutinden kopartamazsınız, ancak rutine indirgenmiş hiçbir şeyi de cazip kılamazsınız. kendini tekrar etmekten sonuna kadar sakınır insan, ancak süreklilik haline gelebilecek bir şeylere de alışmak ister. işte bu hepimizin üçüncü ortak paradoksudur.
bir düzlemde yürümeyi, bir programa göre hareket etmeyi, zamanı kısımlarına ayırıp önceden tasarlamayı, kısıtlılık olarak görür insan, fakat gelişigüzel seyreden her şeyden de kuşkuludur. bir sonraki an ne yapacağının belli olmasından kaçınır, ancak bir sonraki an ne yapacağını da önceden belirleyebilmek ister. işte bu hepimizin dördüncü ortak paradoksudur.
şaşırmak çoğu zaman korkuyla tümleşiktir. bu yüzden şaşırmak istemez kimse. göreceği her şeye hazırlık çabası, gösterime sunacaklarının içine gizlediği sürprizlerle birlikte olgunlaşır. hayret, esef söz konusu öz benlik olunca sakınılası duygulardır ama kendi faaliyetlerinin çevresinde oluşturacağı olağan dışı etki yeganedir. işte bu da hepimizin beşinci ve son paradoksudur.
gerisi ya görecedir, ya algı bozukluğudur. ya sarsıntı açlığı ya da fazla doyumdur.
işte bu da hepimizin birincil ve tek ortak sorunudur.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!