bir kez de olsa iyi tarafına denk gelmeyi planladığım bir hayatım var. çok yanlış yapıp affedilmeyi umduğumdan değil, beklentim belki biraz şefkat görmek, belki hoş karşılanmakla sınırlı, hepsi bu.
babamın öldüğü gün, ince ve kristal berraklığında bir yağmur yağıyordu. bütün şehir onu defnetmek için oradaydı, bense bütün şehri defnetmek için. var olduğu zaman içinde kendisinden başka hiçbir şey ifade etmeyen birinin, yok olduğunda onsuz ifade edilemeyecek şeyler bırakıyor olması arkasında acının ta kendisi. yoksa bir ölümün insanı böyle incitecek başka hiçbir tarafı yok.
daha önce ellerimi ceplerine bir kere bile sokmadığım bir ceket vardı o gün üzerimde. daha önce hiç omuzundan sırtıma sarkıtarak asmadığım bir ceket. daha önce altına hiç beyaz gömlek giyinmediğim bir ceket. bunların hiçbirini o gün de yapmadım. son ikisi için zaman uygun değildi, ilki içinse saygım.
unutulan her şeyin insanı yenilediğini düşünürdüm önceleri. artık öyle düşünmüyorum. o boşalttığın alan daha önce meşrubat içilmiş bir bardak gibi içinden çıkana ait parçalar, kalıntılar taşımaya devam ediyor. yeni bir şey içmeye kalktığında tatlar birbirine karışıp lezzetsiz bir durum ortaya çıkartıyor. aklımızda tuttuğumuz insanlar gibi. sen çıkartıyorsun ama, kokusu kalıyor, dokusu kalıyor, parmak izi kalıyor. hiçbiri kalmazsa bile, en azından bir iki lafı kalıyor. en çok da onlar yer ediyor.
ben yalan söylemeyi dürüstlüğü bir erdem sayacak kadar yetişkin olmadığım yaşlarda, hayatın bozuk olan imajını düzeltmeye çalışıp kendime tutunacak dallar edinmeye çalışırken öğrendim. hepimiz aynı bataklıkta gördüğümüz yüzeyden yüksek her belirginliğe kaya muamelesi yaptığımız için batıyoruz. ama çaktırmamak en büyük maharetimiz.
sen de acı kendine istiyorum, anlıyor musun. tadını kaçırmayacak bir ölçü belirle ve gerçekliklerle yüzleş. kürekleri bırak akıntının seni sürükleyeceği o meşum noktayı düşün. bazı duaların tanrı’ya ulaşmadan irtifa kaybedip çıkış noktasına geri döndüğünü, orada infilak edip darmadağın olduğunu düşün. kaybın esas, kazancın işin ekstrası olduğunu düşün. birkaç çiçekle renklendirilmeye çalışılan koca bir bahçesin sen çünkü, birkaç cümleyle anlam kazanmaya çalışılan koca bir kitapsın.
çünkü yalandan bir mutluluktansa, gerçek bir huzursuzluk aldığın nefesin tatsız ama yaşaman için mutlak değer taşıdığını hatırlatır sana. bir de öyle düşün.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!