kemiğim arasına saklanan sıvıyı içeyim diye doğrultup yüzüm üzerindeki o yansıyı, başladım durmaya. alnımdan dökülen kül ile pay edildim yanak içlerine insanların. us denilebilir adıma ya da ah.
ayaklarımı sürüyorken ve henüz yanılmamışken hiçbir tarih. atlasımdan sökeyim diyorum kara parçalarını tanrının. ve sussun bu göğü delen şarkısı türeyenlerin, cümleyi en arsız yerinden bölüşenlere ad verilsin ya da urgan.
hiçbir şey ifade etmesin yazdıklarım, okunurken bile ön sözünde kapakların. dosya telleriyle şah damarımı yoklamak bırakılsın bana yahut çay kaşığıyla tünemek dünyaya. uç verilsin içime, evet rahmime doğru. adına yoklamak denilsin yahut uçkur.
anneme dizi dizi inciler değil çürüyük çiçeklerine güç diliyorum. tanrıdan ve ellerimde yer eden ince yamuk karartıdan. beyaz bir perdeyi sarı diye doğrulayacak kadar bilmek istiyorum her şeyi. daha fazlasına razı gelmiyor kapakları dizin. ellerin içi ve irisimdeki dikiş. deşmek diyorum buna yahut iz.
deşmek istiyorum, ne varsa çantamda ve saçlarımda. kepek, kalem, dibace ya da ekşi tahta. hepsini. ezmekle deşmek arasında gidip gelen yüzüm, görünürlüğünü dilimdeki silgi tozundan alıyor ya da kepeklerimdeki jiletten. hayır, diyorum. doğrulmak, üç vakte bölümlüdür: doğrulamak, doğrultmak, doğrulmak. doğmak, büyümek ve ölmek gibi.
sormayın adımı bana ya da hangi kana yattığını dizlerimin. doğruladığı yer beni tanrının, bağ kordonu annemin. doğrulttuğu kahr’ın, ekşi diye tahtaya. doğrulduğum, sesi ve çeliği bir taşta ezercesine. hiç okumadığımız kitapların, hiç gitmediğimiz cennetin, yağmurda ıslattığımız elin, ruhumuzdaki sükuneti söken ayın kırk sekiz bin biçiminin de bir manası olsun artık. izlandacada su denilsin, galcede yaz, arapçada arka. yani haf. bir kadere sahip olmakla rüzgarda savrulan tüy olmak arasında giden ayaklarımıza. çalk denilsin yahut araf.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!