düştüğü rahim seyre açılan ilk tasasıdır insanın
bilir ki yaşam yedi kat yalnızlıktan yalnızca biridir
ilmim, sars
ben suça teşvikim ve mahsus bir hale
kanım kanıttır
kendime bile.
ölüye verilen su çürütür,
çiçeğe verilen büyütür
bu bir mezarlık bekçisinin de
bir bahçıvanın da
toprağa bakınca
tek gördüğüdür.
annemi kopmuş bir parmak gibi alıp elimden
bir gelincik yaprağına sarıp
toprağa ektiler
o gün anladım allah’ın
çiçek yapmadaki maharetini.
zaten insan kanına rengini veren
en az bir nehirle ıslanmadıkça
hiçbir dağla dağ olmamalıymış
onu da sonradan öğreniyorum
kedimi kaybettim, kendimi de
ilanlara kucağımdaki boşluğun resmi asılsın
elinde gül ile geleni
ardında bıraktığı yol ile sınıyorlar burada
ey yüz sürdüğü taşı dağıyla birlikte dirilten gölge
ey kana sürat, kalbe şenlik kazandıran mahir
benim o hacmine ad arayan meczup
benim en seçkin kusur.
şimdi seninle mermere duyarlı bir gök gibi işliyoruz
baş aşağı bir salıncakta tersten soyunur gibi
hak etmediğim sabahlara
harp etmediğim savaşlarla uyanıyorum
beni yenin çünkü ben kendimi yenmeyi beceremiyorum
vakitsiz bir bahardan öğrendiğimdir
koparılan bütün çiçekler tek renk çürür
yaşayan tüm kelebekler saat farkıyla yaşıttır.
sahih bir doğruya eğri bir yolla
uydurmasıymış insanın dünya
tuzu seyrek bir suda
çeliği görünür kılıyor deniz
her akşama kendi adıyla sesleniyor gün
belki bugün kudüs, belki yarın buhara.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!