Akşamüstü
Akşamüstü , tüm yorgunluğunu sermişti denizin masmavi yüzüne. Sarmıştı her yanını bütün dünyanın. Sadece dünyayı sarmakla kalmayıp, maviye aşık kalbimi de sarmıştı. Oturdum. Yine ne yazacağımı bilmeden ve kendimden habersiz . Her gün seviştiğim cümleler sanki bana düşmandı, yabancısı olmuştum sanki; tek sığınağımdı halbuki.
Hayat ne kadar garip değil mi ?
Ne kadar da basit ve ne kadar acınası?
Denklemim çok basit aslında. Doğdum, yaşayacağım ve sonrası nihai ölüm…
Bu sistemi kabullenemiyorum bir türlü, şakaklarımdan akan hırsa bir türlü karşı çıkamıyorum. Yumruklarımı sıkıyorum, bu kabullenemeyişi atamıyorum bir türlü üzerimden. Hayata dair planlarım da var üstelik. Mesela aşık olacağım, ilk kez bir kadınla öpüşeceğim . Sonra belki küçük bir karavanım olur, dünyayı gezer, yeni insanlar tanırım. Adını hiç duymadığım çiçekler koklarım, hiç bilmediğim bir dünya keşfederim ; yeni yemekler, yeni insanlar ,yeni inanışlar ve yepyeni bir coğrafya…
Kısacası hayat içinde hayat.
Fakat unutmamam gereken bir şey var. Her türlü kötülüğü kendine reva gören bir yaratığız, insan denen. İlk denklemim, yanlış oluyor bu durumda. Doğdum, büyüdüm ve yaşım on dokuz ; ama ruhum otuz. Hayatla mücadele veriyorum, bakmam ve ayakta tutmam gereken bir ‘ben’ varım diyip, çoktan öldüğümü anlıyorum ama daha nefes alıyorum. Her zaman oturduğum sarı bankımdan kalkıp gidiyorum yine , hayat perdem bu kadar.
Umut işte, bir parça umut.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!