Emanet- 6.Bölüm
Kamasını çalıların arasına atıp koşarak çıktığı tramvay yolu, at pisliği ve sonbahar yağmurunun taşıdığı çamura bulanmıştı. Ayakkabılarının çamura saplanmaması için dualar ederek ve kaymamaya çalışarak geçti karşıya. Yahudi kardeşler Elijah ve Simon’un birlikte işlettiği terzihane ve lokum ile diğer macunların satıldığı şekerlemecinin arasındaki sokağa daldı. Köşeyi döner dönmez sırtını duvara yaslayıp, soluklanmaya karar verdi. Peşinden kimsenin gelip gelmediğine bakmak için eğildiğinde rahatladı. Biraz soluklanmak için tekrar yaslandı duvara. Soluğu düzene girince üzerini ve dağılmış saçlarını düzeltti. Pozze, kasketini nerede düşürdüğünü hatırlayamadığını fark etti koşarken. Önemsemedi. Aya Trida Rum kilisesinin arkasındaki sokaktan Taksim’e, yukarı doğru çıkmaya başladı. At meydanı ve zabitan bölüğünün ahırlarını geçerken de dikkat çekmemeye çalıştı. Ağa Camii’nin önünde erketeye yatan çocukların olmayışına anlam veremese de buralar kendi muhitiydi ve hiçbir şeyden korkmasına gerek yoktu burada. Ağabeyi Kojo, muhtemelen bir yerlere yollamıştı çocukları. Az evvel koşmaktan dağılmış üstünü başını tekrar kontrol etti. Kendi mahallesine darmadağın giremezdi. Dar sokakların içlerine ilerledikçe çevresindeki sessizlik, gittikçe rahatsız edici olmaya başlıyordu. Köşelerdeki erketeler ortalıkta yoktu. Eve gidecekti ama karar değiştirip eskiden bir Ermeni yetimhanesinin olduğu, ancak şimdilerde dar sokakların birleştiği meydana gitmeye karar verdi. Bir şeyler ters gidiyordu ve orada tüm cevapları bulabilirdi.
Balkonlar arasına gerilmiş iplerde asılı çamaşırlardan başına damlayan sulara küfrederek ilerliyordu ki birden gölgelerin arasında kaçışanları fark etti. Hemen teyakkuza geçip, sırtına bir duvara dayadı. Sonra diğerleri çıktı köşelerden. Yanan ormanı terkeden hayvanlar gibi kaçışıyorlardı işe yaramaz sokak çapulcuları, cepçiler ve onlara çalışan ne kadar serseri varsa. Birisini yakasından yakalayıp duvara yapıştırdı:
–Ne oluyor lan burada?
-Aklın varsa kaç, ağam. Aklın varsa kaç!
-Kojo ağam nerde?
-Yok Kojo artık, bırak beni.
“ Kojo yok artık! ”
Beyninde bu cümle yankılanırken kurtuldu elinden hırsız mı, dilenci mi olduğunu anlayamadığı çocuk. Çatıldı kaşları ve hırsla karanlık sokaktan ay ışığı ile aydınlanan meydana girdi. Artık kimse yoktu ortalıkta, ne kaçışan çaresiz serseriler ne de herhangi bir başkası. Meydanın ortasında yatan cesetleri gördüğünde eli ayağı buz kesti. Tuma ve Kheço’yu hemen tanıdı. Sonra Rosdom ve Vasburag’ın cansız bedenlerini gördü. Ağabeyi Kojo ise yüzünü duvara dönmüş yatıyordu orada ve bedeni kendi kanının içinde titriyordu. Koşarak hemen yanıbaşında dizlerinin üzerine çöktü. Ağabeyini çevirip kucağına aldı. Boğazındaki ince ama derin yarayı tutup, tüm kanı yeniden içine doldurmak istedi. O sokaklarda zabitlerden kaçarken ağabeyi ve beraber büyüdüğü –çalıştığı- herkes katlediliyordu demek. Ağabeyinin titreyen göz kapaklarının arasından soluk bir bakış geçti, sonra kısa bir soluk çıktı aralanmış dudaklarından. Hırsla elini belini atıp kamasını çekecekti ki belinde olmadığını, az evvel çalıların arasına attığını hatırladı. Ağabeyinin belini yokladı, saldırmasını arıyordu.
-Bunu mu arıyorsun?
Arkasındaki adam sözünü bitirmişti ki ağabeyinin saldırması eline çarptı. Bir an bile düşünmeden adamın eline ittiği saldırmayı kapıp, ayağa fırladı. Kendisinden daha uzun olan adama dik dik bakıp, meydan okudu. Bunu yapabilirdi. Onu yenebilirdi; çünkü ağabeyinden daha iyi kullanıyordu saldırmayı. Elinde sadece usturpa olan hasmına hamlesini yaparken bir şeyi bilmiyordu sadece; bu adam, o usturpa ile aynı anda beş kişi ile kavga etmiş ve hepsini birlikte öldürmüştü.
“ Namlı Hırsız Kardeşler, Hiristo ve Kojo dün gece Tarlabaşı’nda öldürüldü. ”
Elindeki gazeteyi hırsla buruşturup sobaya tıktı Manol. Taksim, Tünel, Balat derken Bozoklu, Üsküdar’ı da almış, şimdi Tarlabaşı’nda karmanyolacılık ve hırsızlık yapan Anastadiyadis kardeşleri de harcayıp, o arada racon kesmişti. Nasıl olduysa Ardaş, ortalıktan kaybolmuştu. Arap Hüsnü’den de ses çıkmamıştı. Solak Ligor’a gönderdiği adamları da gelmek üzereydiler belki. Bir buluşma ayarlayabilirse Ligor’u, Bozoklu’nun üzerine salabilirdi. Unkapanı’nı mekan tutmuş olan Ligor ,sıranın kendisine gelmesini bekleyecek değildi ya. Daldığı bunca hesap kitaptan, dışarıdan gelen gürültüler çıkardı onu. Zaten öfkeliydi, bu gürültü de neyin nesiydi böyle. Kapıyı açtığında gözlerine inanamadı. Solak Ligor’a gönderdiği adamlardan sadece birisi her tarafı kan içinde huysuz atların çektiği arabadan iniyordu diğerlerinin yardımıyla.
-İçeri getirin hemen!
Arkadaşlarının omzunda sedire kadar taşınan Artun’un yaralarını sarmaya başlarlarken, Manol tepesine dikildi:
-Ne oldu sana? Diğerleri nerede?
-Ağam biz Ligor ile konuşurken Bozoklu, mekanı bastı.
-Siz ne bok yiyordunuz, eliniz armut mu topluyordu?
-Anlamadıkki ağam. Sanırsın beş kolu var, beşinde de birbirinden kesin usturaları. Acımadı hiçbirimize, merhamet diye bir şey varsa; onda bu yok ağam.
-Solak Ligor nerede?
-Arabadaki çuvalın içinde onun sol eli var ağam. Bozoklu, “ Ligor, solak diye anılırmış. Al bunu ağana götür, onu da akıllı diye anarlar diye duydum. Neresini keseceğimi o iyi bilir öyleyse.” dedi ağam. Sanki gözünü kan bürümüş, canlı köpek koymadı ortalıkta.
-Olur mu? Bak, itin birini sağ koymuş.
Yastığı, yaralı Artun’un suratına bastırdı. Çırpınan adamın boğuk sesi, odadakilerin kulaklarını tırmalarken Manol, bastırdı. Önce sesi, sonra çırpınmaları kesilene kadar bekledi. Önce boğulan adama, sonra da adamlarının getirdiği çuvala tiksinerek baktı:
-Alın bunu atın bir yere. Adamlara söyle, gözlerini dört açsınlar. Çatalca’da ne kadar adam varsa buraya çağır. Arap Hüsnü’ye de haber salın. Nerede saklanıyorsa orada kalsın.
-Ağam, Bozoklu ne olacak? Bulalım mı neredeyse? Bulup keselim kafasını!
Ellerini yeleğinin ceplerine koyan Manol, kapattı gözlerini. Sanki bir şey dinler gibi kaldırdı kafasını ve dudaklarından bir tıslama gibi çıkan sesi ile duyduğunu adamlarına da söyledi:
-Bozoklu’nun ayak seslerini duymuyor musunuz? Onu bulmak mı istiyorsun? Yürürken arkana bak, adam zaten peşimizde!
6.Bölüm Sonu
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!
Üstadım, bölümün nasıl bittiğini anlamadım bile. Emeğine kalemine sağlık.. Diğer bölümü sabırsızlıkla bekliyoruz..
Manol’un Yakup’u aramasına gerek yok zaten onu Yakup bulur 😂😂
Çok heyecanlı bir bölüm olmuş 🙂
Manol’un Yakup’u aramasına gerek yok zaten onu Yakup bulur
Çok heyecanlı bir bölüm olmuş 🙂