Bu esnada tören alanına kadar geldik.Sırama doğru gitmek üzere kızın yanından ayrılırken ‘’tenefüste görüşürüz’’dedim.’’Tenefüste’’ kelimesini özellikle vurgulayarak kullandım.Yani ona tenefüste görüşeceğimizi müjdelemiş oldum böylece..
Benim için müjdeleyiciydi bu, ama belki de onun için Allah’ın kendisine verdiği bir ceza olarak geliyordu. .Okulumuz nezih bir okuldu.. Kimse kimseye karışmazdı. Genelde muhafazakar ailelerin çocuklarının okuduğu bir okuldu okulumuz. Neredeyse herkes derslerden başka bir şey konuşmuyor ve düşünmüyordu. Belki düşünemiyordu. Belki de düşünülmesi istenmiyordu. Eğitim sistemi bunu dayatıyordu, öğrencilerin düşünmesini engelliyordu. Çünkü eğer düşünseydi sorgulayacaktı, hayatı sorgulayacaktı,başındakileri sorgulayacaktı, kötüleri, iyi gibi görünenleri, baskıları, dayatmaları sorgulayacak cevap arıycaktı.’’Neden?’’ diyecekti. Neden böyle? Nasıl olur da böyle olur? diye soracaktı.. Belki de sorgulanacak olanlar, sorgulanacaklarını bildikleri için düşünülmesini istemiyordu. Koyun sürüsünü zorlanmadan gütmek istiyordu. Kendilerine kafa tutulması ve karşı gelinmesi onları zarara sokardı. İşte bundan dolayı eğitim sistemini ezelden beridir saçma bulurum. Toplumsal sınıf farklılıklarını, hakkın haklıda değil de güçlüde olmasını saçma bulurum. Adaletsiz bulurum. Sizce de bir mantık, bir insanlık hatası yok mu bunda? Tamam çok klişe konuştum, kabul ediyorum. Küçükken,çözdüğüm sorulara soru gibi bakmazdım.
Mesela bir örnek vermek gerekirse, “Ali’nin 200 lira parası vardır. Veli’nin Ali’ye 75 lira borcu vardır. Ali’nin Selami’den ise 60 lira alacağı vardır. Ve bunu 6 ay takside bağlamıştır. Ayşe’nin ise Ali’ye 40 lira borcu olup bu borca birde %20 faiz eklenmiştir…” diye devam eden sorularda hep iç geçirmişimdir Ali’ye. “Ulan” demişimdir. “Ulan Ali ne yaman adamsın bir kere senin gibi dostum olmadı.” Ama öte yandan da ‘’ne biçim çocuk lan bu? Tefeci gibi faiz karşılığı borç veriyor.Bu yaşta böyleyse bu çocuk ileride IMF Genel Başkanı olur.Çocuklar arasında borç mu olur lan?” Bu sistemde bu düzende çocuklarımızda böyle olur işte. İpini koparanda öğretmen olmasın kardeşim! Ben ne öğretmenler gördüm, kendisini öğrenciye kanıtlamaya çalışıyordu. Şimdiye kadar ezilmiş, ortaya çıkmamış karakterini; geleceğinin kendi elinde olduğunu bildiği öğrencilerde kanıtlamaya çalışıyordu. Ne acı lan! Kaderin bir kaç kişinin elinde. Allah’ın denyolarıyla manyaklarıyla uğraşmak, ağız kokularını çekmek zorunda kalıyorsun bazen. Rabbim bilinçsiz ve egoist öğretmenlerden hepimizi sakınsın. Bu tür kişiler toplumunda geleceğini mahvediyor. Neyse okula girmeden yapılan tören o kadar uzun sürdü ki, hepimiz güneşin altında birer kat renk atıp koyulaştık. Gaza gelip durmadan konuşmayı uzatan müdürümüzü bütün öğrenciler el birliğiyle alkışlayarak konuşmasını bitirmesini sağlayıp, bu solaryumu sona erdirmiş olduk.
Sınıflara doğru gitmek için merdivenlere yöneldik. Sanki ahırın içindeki hayvanlar gibi; birbirimizi itip, çarpışarak sesler çıkarıyorduk. Bu esnada bende, benim kızım götüne kimse bakmasın ve temasta bulunmasın diye hemen arkasına geçtim.Böylece bir nebzede olsa kızın götüne kimsenin bakmasını engellemiş oldum ve içim rahatlamış oldu. Kızla o kadar sohbetim olmasına rağmen halen telefon numarası bende yoktu. Telefonunu istememiştim çünkü kıza amele gibi yazılmak istemiyordum. Ona karşı cool bir izlenim vermek istiyordum. Ya da mesajlaşarak güzel konuşamadığımı, konuşmaları hep batırdığımı, bildiğim için kızla olan konuşmamızı da batırmaktan korkuyordum. Ona telefon numaramı istesin diye konuşurken çaktırmadan laf atıyordum. Ama o hiç oralı bile olmuyordu. Biliyordum, telefon numarasını istesem verirdi. Peki ya bir bahane bulup telefon numarasını vermekten kaçarsa diye tırsıyordum. Kafayı yemek üzereydim, sınıfım bulunduğu koridora girdim. Sınıfıma doğru yürümeye başladım. Yürürken her şeyin bittiğini biliyordum. Artık anlamıştım kız bana karşı hiç bir şey hissetmiyordu. Kendimi onca zaman boş yere üzmüş ,yıpratmıştım.
Sabah sabah durduk yere gerilmiştim. Artık onu unutmam gerektiğini anlamış, bundan sonra önüme bakacağıma dair tutmayacağımı bildiğim bir sürü söz verdim. Tam her şeyden tiksinmiş umudu kalmamış, yıpranmış, mutsuz, kullanılmış, reddedilmiş vs. bir adam olarak sınıfıma girerken “onuuurrr!” diye bir seslenme duydum. Arkamı döndüm, aşık olduğum kız, yanında bana göre “yaaaaaaani” derecesinde bir kızla birlikte yanıma doğru gelirken gördüm. “Bak bu meltem” dedi. Elimi uzattım hiç bir şey anlamamış boş boş bakan gözlerle. “Ben de onur memnun oldum” dedim. “Seninle tanıştırmak için uzun süredir bekliyordum, kısmet bugüneymiş” diyince bir duraksadım. “Şey, benim biraz acelem var, bugün sınavımız var, ona çalışmam lazım.” diyerek ayrıldım ve sınıfıma doğru giderken, dilimden dökülen şarkıydı Haluk Levent’ten “bu aşk burada biter ve en çekip giderim, yüreğimde bir çocuk, cebinde bir de wolkmen..”
Devam eder mi bilemiyoruz, belki bir gün..
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!