Odanın kapısı aralandı.Kapı yağsız olduğu için o iç tırmalayıcı ses odada yankı yaptı. Gelen annemdi, her zamanki gibi okula geç kaldığımı yineleyip okula gidip gitmeyeceğimi sordu. Annemin bu sorusu aslında tamamen beni sınamak, tuzağa düşürmek içindi. Eğer “gitmeyeceğim” deseydim,büyük bir tartışma beni bekliyordu. Bir yandan da deliler gibi ‘’anne ilk ders boş’’ demek istiyordum. Ama bu bayat numarayı yiyeceğinden emin değildim. Uykulu uykulu annemle tartışmayı da hiç çekemezdim.O gidene kadar uyanmış taklidi yapıp gözlerimi açık tuttum.O odayı terk ederken ki durumumuz,sanki balığı tutan balıkçı daha sonra iki erdemli laf edip balığı denize atar ya hani geri, balık da mutluluğa doğru kulaç atar. Onun gibi bir durumdu bizimkisi.Benimde yatağın içine büzülüşüm o balık gibiydi aynen.Ama şöyle bir gerçek göze çarpıyordu; ortada erdemlik hiç bir şey yoktu.Dün gece televizyon izleyeceğim diye hayvan gibi gece yarısına kadar oturmuştum.Annemin şimdi yatmamı,aksi takdirde yarın kalkamayacağımı söylemesi ikazlarına karşı;ona uykumun olmadığını bünyemin de az uyuyup,erken kalkmaya alışık olduğunu söyleyerek ‘’sen içini ferah tut anne yarın bebekler gibi uyanırım’’ demiştim.Hatta aynı diyoloğu yaşamaktan,artık dilimde tüy bitmişti.Artık ağzım tükürük üretmiyordu.Bunu şu an fark etmiştim.Ağzım kurumuştu,yutkundukça acımsı bir tat alıyordum. “Amaan neyse’’ deyip yarım kalan rüyamın frekans sistemine doğru giderek,gözlerimi kapattım.Lakin bir anda okuldaki hoşlandığım kız aklıma geldi.Onu sabah durakta görme ihtimalim var olduğu da ihtimaller zincirine eklenince bir anda gözlerim açıldı ve kızı kaçırmamak için tuvalete koşup hızlı hızlı yüzümü yıkayıp,dün sanki haftanın son günüymüş gibi hayvani bir şekilde üstümden çıkardığım kıyafetlerime göz attım.Hepsi buruş buruştu,giyilecek gibi değildi, nasıl bu kadar hayvan olabildiğimi kısa bi süre düşündükten sonra acaba kahvaltımı yapana kadar yatağın altına koyup düzleştirsem mi diye düşündüm.Eğer anneme söyleseydim en az on beş dakika ütüyle uğraşacaktı, bu da benim zaman hesaplamama inen büyük bir darbe olurdu.Eğer bugün kızı göremezsem ne kadar üzüleceğimi düşünüyordum, aynı zamanda da annemin daha dün “artık pazartesiye kadar para vermem” diyip verdiği harçlığı bitirmiştim.Bugün de Çarşambaydı, annemden nasıl para koparacağımı da, aşk-ı hayalimin içine katmıştım çünkü biliyordum ki para aşkın köküdür parasız aşk olmazdı.Bunların hepsini otuz saniye içinde düşünüp okul üniformamı yatağın altına koymaktan vazgeçip direk üstüme giydim.Çantamı da alelacele hazırladım, hemen mutfağa koşup biraz tıkındıktan sonra saçlarımı düzeltip fırladım evden.Annemden tam kapı ağzında para istedim.Nedense kapı ağzında her para istediğimde alırım.Çünkü annem kapının önünde sorgulamak istemez,okul çıkısına bırakır.O zamana kadar da unutur.Annem ödemeyi bozukluk olarak yapmıştı.Bu parayla birkaç gün idare etmemi de eklemişti.Ezelden beridir bozuk paraya kılımdır.Taşımasını sevmem,ama buna da şükür diyerek okul yoluna koyuldum.
Adeta koşarcasına durağa gidiyordum,bir yandan da ben koştukça cebimde şıngırdayan bozuk para ve anahtarlarımı sabitleyerek tutuyordum elimle.Bir yandan da dilime dolanan dün otobüste kızların söylediği,aptal bir şarkı mırıldanıyordum.Artık akşama kadar bu şarkıdan kurtuluşum yoktu.Şarkıyı her bitirişimde kendime karşı,kendimi mahcup hissediyordum.Şarkımın son nakaratını söylüyordum ki arkamda bir nefes belirene kadar.Sapıktır falan diye elimi cebimdeki ucu yeni açılmış 8B kalemime götürdüm.Eğer sapıksa ilk başta renk vermeden sakin sakin konuşup,bir anda kalemle canını alacaktım ve yere bok çuvalı gibi serecektim.Belki de onu,kalemle düelloya davet edecektim.Kalem kullanışıma güveniyordum.Tabi bu planlarım o ben onun canını alana kadar o benim aklımı almazsa geçerliydi.Nefes gittikçe yaklaşıyordu.O zamana kadar kafamda kurguladıklarımı bir kenara koydum.Ama elim hala kalemdeydi.İlk başta vücudumu, sonra kafamı arkama doğru çevirerek ona baktım meğersem bizim koca kafalı Sefa’ymış. Arkamdan seslenmiş,ama ben duymamışım.O da bana yetişmek için arkamdan koşuyormuş.O hayvani nefes alıp vermeyi de koşarken tıkandığı için yapıyormuş.
Arkamdan gelenin Sefa olduğunu görünce biraz rahatlamıştım.Ama kalemimi elimden bırakmamıştım.Çünkü Sefa’da da hafif bir sapık tipi vardı.Ne olur ne olmaz lan deyip sıkı sıkı tutuyordum kalemimi.Sefa hızımı yavaşlatmıştı.Bana okulda yaptıkları haylazlıkları,ders notlarını falan anlatıyordu .’’Bir siktir git’’ de diyemiyordum.Okul dışında ders konuşulmasından nefret eden bir kişiyimdir çünkü.Sefa’nın niyetinin kötü olmadığını anlamama rağmen kalemi elimden bırakmamıştım hala.Ne olursa olsun o çocukta bana karşı hissettiği tuhaf bir şey vardı.Cüssece benden iriydi;ona karşı direnecek gücüm yoktu.Hükmen mağluptum. İnşaatın yanından geçerken kalemime yani koruyucu kalkanıma daha bir sıkı sarıldım.İstese beni oracıkta inşaatın içine sokabilirdi karşılık verecek kadar güçlü değildim.Bir yandan da benim kuru götüme mi kaldı lan bu o kadar da düşmemiştir diye düşünüyordum.Derslerden konuşa konuşa durağa kadar geldik.Bizim kız oradaydı,yüzü bana dönük duruyordu.Uykusuz olduğu her halinden belliydi,çok dağınık görünüyordu.Yanındaki kız arkadaşı da onun dağılmış saçlarını düzleştirmeye uğraşıyordu.Hemen dilim dışarıda,ağzımdan salyalar akarak, bir abazan gibi yanına gidecekken ilerden bir uğultu duyuldu.Bu uğultu otobüsün geldiğini gösteriyordu.Otobüs tam da kızın hizasında durmuştu.Normalde cool görünmeye çalıştığım için yavaş ilerleyen ben, avını gözüne kestirmiş bir panter edasıyla avıma doğru hızlıca atıldım.Daha doğrusu bir maganda gibi milleti ezerek kıza yetişmeye çalışıyordum.Çarptığım kızlardan “ay yavaş” diye tepkiler alırken erkekler o kadar da nazik davranmıyorlardı.’ “Yavaş gütsene lon yovşok’’ gibi azarlayıp ve bunları destekleyen el kol hareketleri yapıyorlardı.Rahat zaman olsa onlarla uzun uzun tartışıp haklılığımı sonuna kadar savunurdum ama şu an acayip sıkışık bir zamandaydım ve hiç zaman kaybedemezdim.El kaldırarak pardon diye yineledim hepsine teker teker bir makine gibi pardon pardon diyerek ilerliyordum.Kız otobüse girdi girecekti.Ben de hemen iki arkasındaydım.İçimden Ferhat’a sövüyordum.’’Ulan Ferhat’’ diyordum; “ dağı delmek kolay, sıkıysa şu kalabalığa karış göreyim ben seni, ne var dağ delmekte? Yiyorsa şu kalabalığı delip sevdiğine kavuşsana hadi.Sen zorluk görmemişsin aslanım.Bak manitaya yetişcez bi dert, arkadan da şahsıma bel altından dayama girişimlerinden kendimi kurtarmam ayrı dert’’ diyordum Ferhat’a.Arkadan da fortlandığım düşüncesine kapılmıştım.Kimse belki bu hareketi yapçak kadar düşük karakterli değildi ama eğer arkamda Sefa falan vardır diye tedirgin olmuştum.Eğer o varsa iyice şapa oturmuştuk.Ve o an yer titremeye başladı.Aşağıda bir sallantı oluyordu.Zelzele mi lan yoksa diye düşünüp,cühela ilk okul bilgilerimi hatırlamaya çalıştım.O bilgilerimle hem kendimi,hem sevdiğimi,hem de orada bulunan toplumu kurtarabilirdim..
Devam edecek
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!