Karakter – 3. Bölüm
Günlerce ortalıktan kaybolmuştum. Çünkü bir yazar öldürüldü, bir kuyumcu soydum ve resmi olarak katil olmuştum. Yardımcım Kemal var, yani kitapta. O da öldürüldü. Biri, arabasına bomba koymuştu. Bomba patladı, yazar onun için “öldü” dedi ama Kemal, uyanık adamdı. Arabaya binmeden önce kontrol etmişti ve bomba patlamadan önce arabadan inmişti. Tabiki yazarın haberi yoktu, sevgili okur. Birlikte iş yaparken gizli bir ev yapmıştık. Orada kalıyorduk. Kuyumcudan gelen para, suyunu çekmişti ve paraya ihtiyacımız vardı. Kemal:
-Abi, parasız kaldık. Bir operasyon yapıp kendimizi ileriye atmamız lazım.
Bir soygun daha iyiden iyiye kaçınılmaz hale gelmişti. Gözümüze ufak ilçelerden birindeki sessiz sakin bir banka şubesini kestirmiştik. Birkaç gün gözlem yaptıktan sonra, en uygun saatin 11:30-12:00 olduğuna kanaat getirdik. Çünkü sabah gelen güvenlik görevlisi, saat 09:00 da geliyor, gece kalan güvenlik görevlisiyle birlikte kahvaltı yapıyorlar. Yani ilk mesai saatlerinde iki güvenlik görevlisi vardı, bu da fazladan silahlı insan demekti.
Saat 10:00 gibi gidiyor gececi. Biraz da para birikmesi lazım kasada, o yüzden soygun saatimizi belirlemiştik. Bankada iki gişe personeli, iki bireysel müşteri danışmanı, müdür, bir de güvenlik görevlisi olmak üzere toplam altı personel vardı ve bir tane de silah. Sabah, bankanın önünde Kemal ile şahin model arabanın içinde uygun bir an kollayıp müşterinin en az olduğu an içeri daldık. Başlarda her şey güzel gidiyordu. Maskeler yüzümüzde, elimizde AK-47; en bilinen adıyla keleşlerle içeri girmiştik. Silahları nereden mi bulduk? Yapma sevgili okur, bir yazarın hayal gücünü asla tahmin edemezsin. Birçok silahı kendimiz için ayırdık. Tek sorun, araba.
” Şahin ne, amına koyim! ”
İçeriye girer girmez Kemal, güvenlik görevlisinin silahına elini attığını görünce ilk mermiyi sıktı. Kolundan yaraladı adamı. Ölmezdi ama uzunca bir süre raporlu olacaktı. Ben kasaya yöneldim, yanımda getirdiğim çantayı uzattım; bir söz söylememe gerek yoktu. Keleşler her şeyi yeterince açıklamıyor muydu zaten? Hızlıca paraları aldık, tam arabaya giderken mermi sesleri geldi. Sonra şahinin arka camı patladı. Bankadaki memur, butona basmış olmalıydı. Hızlıca bindik, araba zaten çalışır vaziyetteydi. Kemal, pati çekerek kalkış yaptı ve ana caddeye doğru gazladı. Sayabildiğim kadarıyla peşimizde üç polis otosu ve iki motorlu vardı. Ana caddeye çıktıktan sonra Kemal, vitesi dörtten üçe çekip direksiyonu sağa kırarak bir ara sokağa girdi. Ve o sırada arkamızdan gelen polislerden biri, karşı yönden gelen arabaya çarptı. Kaçış güzergahımız da belliydi aslında. Bunu defalarca test ettik; kamera olmayan ara sokakları, hangi kör noktada araba değiştireceğimizi…
Öyle ya sevgili okur, hep aynı araba sizi açık eder. Motorlu polislerden biri, hala arkamızdaydı ve iyice yaklaşmıştı. Yanımıza kadar gelip silahını bize çevirdiğinde aklım çıktı. Kemal, direksiyonu sola çevirip arabanın götüyle motora vurdu. Bunu da atlattıktan sonra, ara sokakta bizi bekleyen Ford’a binip hızlıca eve geçtik. Kemal, omzundan vurulmuştu ama iyiydi. Evde paraları sayarken, birden “çıt” sesi geldi. Kemal ile silahları alıp beklemeye başlarken Arif, tuvaletten çıktı:
-Sizi beklerken tuvaletim geldi beyler.
-Sen bizi nasıl buldun lan?
-Haftalardır sizden bir iz ararken, bir banka şubesinin şüpheli bildirimi geldi. Günlerdir aynı yerlerde gezinip, bankayı kolluyormuşsunuz.
-Haberleri varmış yani?
-Sadece şüphelenmişler ama kimse sallamadı. Ben, biraz görüntülere bakınca Kemal’i tanıdım. Sen çok göstermemişsin kendini.
-Ama yolda araba değiştirdik.
-Biliyorum, ben de sizi takip ediyordum. Güzergahı dikkatli izledim, şahinin ortadan kaybolmasıyla Ford’un ortaya çıkma süresi, aynı. Ford’un nereye park ettiği, arabadan çıkanların nereye gittiği falan çözmek, uzun zamanımı aldı. Ama hakkınızı vereyim, güzel plan.
Kemal:
-Eee, ne olacak şimdi? Yakalandık mı?
-Hayır.
-Hayır mı?
-Evet, hayır. Yani beyler, bugün kimse kimseyi öldürmeyecek. Çünkü sizin derdinizden bende de var.
-O ne demek?
-Çaldığınızın yarısı benim. Beni burada öldürebilirsiniz, bu da bir seçim. O zaman emniyetteki masamı boşaltmak zorunda kalacaklar. Bu da sizin adresinizin, kimliğinizin yani her bokunuzun ortaya çıkması anlamına geliyor. Karar sizin.
Kemal’le birbirimize baktık. Yapacak bir şey yoktu. Çantayı ters çevirip boşalttıktan sonra parayı bölüşüp, Arif ibnesinin gidişini seyrediyorduk ki birden geri dönüp:
-Olum bu evi de boşaltın, artık deşifre oldu.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!