Kırılan aynanın parçaları ile kesilen ellerim tutmayı bıraktı geçen vakitlerde, artık titremiyorum korkudan, korkmuyorum eskisi gibi geceden , karanlıkta oluşturduğum silüetler yok oldu birer birer, onlar da terk etti beni kalktılar sofradan.
Ayağıma göre uzattığım yorganı yaktım demin, Şubat’ta üşümüyor bedenim, Ağustos’ta da yanmıyor üstelik. Kapısını açık bıraktığım evimin zili bozuk, sensörlü lamba görmüyor gelenleri. Akrep yelkovanı kovmazken, saatler de bende durdu bu Cuma. Eskiden güldüğüm şeylere ağlar oldum, meğer ne çok dolmuşum, bir sonraki durak bile durdurmuyor beni.
Rakı sofrasında olmayan balık gibiyim şu günlerde. Mezelerin de tadı tuzu kalmamış.
Çok sevdiğim kırmızı elbisemi en arkalara koydum, görmezsem daha az acı verir düşüncesiyle, kitaplarımı sahafa verdim, bendeki tüm parçalar tek tek dağılsın, kalmasın diye.
Çaydanlık çay yapmıyor artık sorma, onun da keyfi yok bu sıralar.
Senin içinde bulunmadığin, dokunmadığın şeyler yavaş yavaş çürüyor. Ölüyoruz hep beraber. Çok sevdiğimiz kuş konuşmuyor yokluğunda, sen bir gelsen sabahlara kadar susmayacak oysa. Gel ki saatler ilerlerlesin, bir bardak çaylık olsa da gel , akşam üstü, sabaha karşı farketmez. Ben seni apartmanın önünde, köşedeki bakkalın dibinde beklerim. Göğsümdeki ağrılar arttı yokluğunda, gel ki şifa bulayım ellerinden olmasın ölümüm, bir kere gülsün gülmeyen şu yüzüm, çalsın radyoda sevdiğimiz şarkılar, oynasın siyah beyaz bir film. Kapıları kapatmadım sana, anahtarı üstünde bıraktım, dönersin diye gözüm hep yolda.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!
çok keyif aldım okurken… ellerine emeğine sağlık…