Kitap İncelemesi: Altay Öktem- Yalan Yanlış Hayatlar
Kitap: Yalan Yanlış Hayatlar
Yazar: Altay Öktem
Yıl: Ekim 2019
Tür: Roman
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 247
Fiyat: 29 TL
Yalan Yanlış Hayatlar
“hesabınız görülüyor…”
Aslında kitabın tamamını bu kelime ile sloganlaştırabilirim. Altay Öktem, sokağı ve gerçeği yüzümüze tokat gibi vuruyor demeyeceğim. Bu romanda adeta “ kan töküyor! ”
Çoğu roman, bir karakterin hayata yeniden tutunmasını yahut kaç defa ölse de ayakta kalmasını konu edinerek başlıyor. Nesrin, öyle değil. Bir türlü burnu boktan kurtulmayan bu meyhanenin duvarlarında unutulmayacak bir ses olarak yayılıyor, tabancanın ağzından çıkan merminin yankısı. Ölümle başlıyor. Ölümü, kitabın daha ilk sayfasına getiren o yalan yanlış hayatlar ise kitabın sonuna kadar yakamızdan düşmüyor. (Girişi de kitap gibi fiyakalı yapayım istedim 😊)
“Yalan Yanlış Hayatlar”, Ekim 2019’da Doğan Kitap’tan çıktı. Altay Öktem’in altıncı romanı. Romanın girişini her ne kadar bir ölümle tanıyacak olursak olalım, Bekir kıçını kırıp evinde otursaydı, tüm bunlar olmayacaktı. Neriman ve Nesrin adında ikiz kız kardeşlerin hayattan alacakları ile dolu olan ama sadece birinin alacaklı olduğu ve bir diğerinin de vereceğini çoktan verdiği bir serüven. Acaba hangisi?
Sayfalar ilerlerken her karakterden tiksinebilirsiniz. Hepsini suçlayıp ‘ vay şerefsiz! ‘ derken birkaç bölüm sonra o karaktere karşı vicdan azabı da duyabilirsiniz. İşte burada anlıyoruz ki zaten adından da söylendiği gibi okuduğumuz çoğu şey, aslında yalan yanlış hayat. Altay Öktem’in bu romanında ‘flahsback’ tekniğini sıklıkla göreceğiz. Aslında okurken ne zaman bir karakter iyi bir şey yapsa içimden:
“ Az daha bekleyeyim, bu kesin bir şey yapmıştır. ” demeye başladım.
Hatta bir süre sonra okurun kendinden bile şüphe etmesi, olağan bir durum. Kitabın akıcılığından çok virajları beni etkiledi. Şüpheyi, tedbiri ve sırrı hemen hemen her bölümde yeniden öğrendim. Alenen, düpedüz bir polisiye roman; sırları sonuna gelmeden çözmeyi kimsenin kolay kolay beceremediği. Hatta karakter analizi yapılsa dahi o son sayfayı okumadan kimsenin kimse hakkında peşin hüküm veremeyeceği bir kitap. Bir yerden sonra kitabı bırakıp tuvalete kalkmaya karar verseniz, kitabı arkadaşınıza emanet etmeyin. Zaten kitabı okurken bunu çoktan öğrenmiş ve ilk şüpheyi kapmış oluyorsunuz.
Kitabın üçte birine yaklaşırken:
“ Eee? Ne var bunda? Ben de yazarım ki bu klasik hikayeleri, anlatıyı. ” diyecek kıvama geldiğiniz anda başlıyor aslında her şey. İçerisinde fazlaca karakter bulunduran romanda her karakterin kendine has hikayesi, sıkıntısı ve karavanası mevcut. Kıçını yerinden kaldırmadan hayatını idame ettirmeye çalışan Mahmut’tan, her gün bir kasa bira içebilen Tonguç’a kadar detaylı anlatımlar var.
İki konuda aksaklık gördüğümü söyleyebilirim:
Birincisi: Kitabı okuyup bitirdikten sonra kitap kapağını kendi kafanızda çoktan çizmiş oluyorsunuz. Evet, kitap kapağı kendi içeriğini her ne kadar derinde anlatmış sayılsa da bence daha vurucu ve ‘buradayım’ diyen bir kapak olabilirdi.
Bir diğer aksaklık ise -ki burası çok mühim değil, herkeste aynı rahatsızlığı vermeyebilir – : Bazı bölümlerde karakterin gelmesi için can attım. Anlatıcının yer yer hayata dair verdiği anekdotları zayıf bulduğum için de olabilir. Hani bir diziyi izlersiniz de otuz saniye bakışma sahnesi olur ya, ha işte o sahneyi on beş saniye olarak yaşadığım yerler oldu.
Genel olarak Altay Öktem’in “Yalan Yanlış Hayatlar” adlı kitabı, okuyucuyu yormadan meraklandıran ve “ bana şöyle vurmalı kırmalı, bizden, bir sayfasını bitirene kadar can çekişmeyeceğimiz, akıp giden ve nasıl bittiğine hayret edeceğimiz kitap öner.” diyen kişilere hitap edecek nitelikte bir roman.
Yazarına not: Sevgili Altay Öktem, Cavidan’a sevgiler. Helal sana, Cavidan. 😊
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!