Kusurlu Cinayetler Senfonisi-2.Bölüm
Cehennem Mahallesi gettosu… Sefalet, yokluk, yoksulluk içinde olan getto, çaresiz getto halkı… Getto, genellikle tek veya iki katlı, birbirine yapışık evlerden oluşuyordu ve bu evlere ek olarak harabeler vardı. Tek katlı olan evlerin dış yüzeyi, maviye boyalıydı ve demir kapıların rengi de ya maviydi ya da kahverengi. İki katlı olanların dış cephesi, oldukça kötüydü. Boyalı değillerdi, sıvaları yoktu, turuncu görünüme sahiplerdi; çünkü eski, tahrip olmuş tuğlalardan yapılmışlardı. İkinci kattaki tahta pencereler, cam yerine kalın naylon ile kapatılmıştı. Damların üstünde tek tük çanak antenler vardı ama birçoğunun evinde birçok eşya eksikti. Buzdolabı olan evde televizyon yoktu. Televizyon olan evde ise başka hiçbir elektronik eşya bulunmuyordu. Hava kararmaya başlayınca bilinçli olarak elektrik kesilir, tüm getto karanlığa teslim olurdu. Aydınlatmak için ise gettonun belli ve tehlike oluşturmayacak yerlerinde kontrollü olarak küçük küçük ateşler yakılırdı. Gettonun dışında yaşayan Bölge Aristokrasi’nin umurlarında bile değillerdi. Gettoyu diğer bölgelerden ayıran duvarın – sınıf duvarının – daha da büyütülmesini istiyorlardı. Var olan çizginin daha da keskinleşmesi, diğer istekleri arasındaydı ve bu doğrultuda elektrikli teller eklenmişti var olan duvara.
Hükümetin olaya bakış açısı, çok farklı değildi. Hükümet için getto, yüktü. Getto demek, daha fazla demografik yatırım demekti. Daha fazla sağlık gideri, daha fazla eğitim gideri, daha fazla sosyal proje giderleri ve daha az vergi… Devletin ekonomik düzeyini daha da yukarı çekebilmek için getto halkının nüfuzu azaltılmalıydı. Bunun için hükümet, uzun yıllar boyunca ve bilinçli şekilde fakir olan insanları, kimsesizleri, sokakta yaşayanları gettoya sürüyordu. İnsanlar, yokluk ve yoksulluk içinde hayatta kalma mücadelesi verirken, birbirleriyle kötü geçinmeleri ve birbirlerini yok etmeleri için politikalar geliştiriliyordu. Bazı grupları silahlandırarak, para karşılığında halkı yok etmelerini bile planlıyordu, hükümet. Planları basitti, böl, parçala ve yok et. Ama hesaba katmadıkları bir şeyler olacaktı.
Bölgenin önemli kontrol noktalarına devletin silahlı güçleri yerleştirildi ve bu silahlı güçlerden biri de Genç Adam’ın babası Mehmet’ti: Gettoda yaşayan, gettolu bir iktidar muhafızı. Akıl alır gibi değildi. ‘’ Neden gettoda yaşıyordu veya neden gettodan çıkıp gitmiyordu? ‘’ diye sorular dönüyordu, diğer iktidar muhafızları arasında. Onlar bunu anlamıyordu ama cevabı basitti. Mehmet, vicdanlı bir insandı ve getto halkına yapılanları bir zulüm olarak görüyordu. Birçok kez bu mesleği bırakmayı düşünse de ailesini geçindirmek zorunda olduğu gerçeğiyle karşılaşıyordu ve getto halkına – diğer iktidar muhafızlarının aksine – yardım edebilmenin en iyi yolu, mesleğiydi.
Her zaman getto halkının yanında oldu. Yiyecek bir şeyi olmayanlar ile ekmeğini bölüştü, evsizlere kalabileceği yerler buldu ve getto halkına yasak olan ilaçları, yiyecekleri, giyecekleri, edebiyat dergilerini ve gazeteleri – gizli bir şekilde – gettoya getiriyordu. Hükümet mekanizmasına bir gün yakalandı Mehmet ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaları emri geldi, getto iktidar muhafızlarına. Çünkü getto halkı ondan yanaydı ve Mehmet, getto halkının gözünde bir kahramandı. Getto halkının birbirini öldürmediğini gören hükümet, Mehmet’e müdahale ederse işini zorlaştıracaktı. Mehmet için başka bir plan kurdu ve gettoya müdahalenin anahtarı, Mehmet olacaktı.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!