Acımasızca elinde tuttuğu dev baltası ve boynundaki asılı kolyede tuttuğu tutsak ruhlar onu korkunç biri gibi gösterse de, o adaletin bekçisiydi. Savurduğu baltası karanlığı bir ışık gibi yarar ve kötülüğün üzerine bir kuzgun gibi inerdi. Kolyesinde esir tuttuğu her esir kötü ruh için baltasının keskinliği biraz daha artmaktaydı ve bu ona yaşam gücünü veriyordu.
Schwarzex, uzun yolları kat etti ve bir çok canı aldı, kendi adaletini sağladı. Şimdi ise karşısında durduğu, eskiden çok sevdiği kardeşi Megneses idi.. Sayısını hatırlamadığı kadar can almıştı ama bu onun için zorlu bir sınav olacaktı! O yine de bu adaleti sağlayacağından emindi. Savaşını yerin 13 kat altında, kibrinden dolayı kendisine meydan okuyan kardeşine karşı verecekti! Yerin altında Megneses’in kötülüğünün sembolü olarak yanan ateş, Schwarzex’in bastığı zeminden bile hissediliyordu.
Solgun güneş ufka doğru inerken Schwarzex aşağıya inen yolu, donmuş nehre kadar takip edip arada sırada saldırılara maruz kaldı; ancak bu taciz atışları, disiplinli Schwarzex’i yavaşlatmadı. Arkasında kendisine yetişmeye çalışan Amy’i gördü. Amy, Schwarzex’e hayran ve sadık bir savaçıydı.
Donuk nehir, Schwarzex’in yaklaşmasını tehlikeli hale getirecek kadar geniş ve kaygandı. Schwarzex ve Amy, kıyıyı tutarlarsa saldırının sadece yakındaki ağaçlıktan gelebileceğini biliyordu. Çamların altındaki gölgelerden zaman zaman atışlar gelmesine karşın, Schwarzex nehir kıyısına paralel sperlere atıldı. Baltasını bir kalkan gibi kullanıyor ve saldırıları püskürtüyordu. Bunlar acımasız Megneses’in askerleriydi! Bu sırada Amy, Schwarzex’in yanında okuyla atışlara karşılık vermeye çalışıyordu.
“Bak bu günü unutma,” dedi Schwarzex. “Schwarzex’i sipere sıkışmış bir şekilde de gördün!”
Schwarzex son bir hamleyle atıldı ve baltasını savurmaya başladı. Bu sırada önüne gelenleri, keskin baltasıyla biçiyor ve ruhları baltasının gücüne güç katıyordu.
Baltasını sırtına alarak koşmaya devam etti. Sırtındaki baltadan oklar sekiyordu. Gözlerinde zalim bir heyecan vardı.
Kediye benzer altı bacaklı hayvanlardan oluşan bir sürü, karanlıkların içinden koşturarak fırladı. Bu eğitimli Megneses’in evrimleşmiş panterleri, Schwarzex’in gırtlağına sarılıyordu.
Omzuna bir mızrak saplanmıştı.
Zar zor nefes alarak son bir hamlesiyle baltasına sarıldı. Her tarafı kanlar içerisindeydi, tek kurtuluşu içindeki öfkesinde saklıydı. Gücünü toplayarak bir hamle daha yaptı ve panteri altına aldı. Dev baltası, panteri ortada ikiye ayırıp geçti.
Schwarzex baltayı yere indirdi. “Schwarzex kaçmaz. Kazanır,” diye kükredi. “Bana zarar vereni doğduğuna pişman ederim.”
Megneses bir anda karşısında belirivermişti!
Şakırdayan zincirlerin korkunç sesi mağaranın içerisinde bir yılan gibi ilerliyordu. Dışarıda hiç doğal olmayan bir sis, ay ve bütün yıldızların önünde bir perde gibi asılı dururken, normalde uğultuları hiç eksik olmayan böceklerden çıt çıkmıyordu.
Yarasalar Megneses’in bakışlarından kaçmak istermiş gibi, çılgınca titriyordu. Megneses hain bir ifadeyle gülümsediğinde, dişleri fenerin ışığıyla parladı. Bu ışıkların her biri onun için çok kıymetliydi.
”Uzun zaman önce seni kendimin bellemiştim.” Megneses’in sesi sanki asırlardır konuşmamış gibi hırıltılıydı. ”Şimdi hesap zamanı…”
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!
Schwarzex; kahramanımsın… devamını bekliyorum. bak! mutlaka bekliyorum ama