[youtube url=”https://youtu.be/8tbP3f3i03E” autoplay=”1″ hd=”1″]
Sabah altı pazarlarına dökülen
taze hüzünler vardı,kilo kilo
önünden geçip kimselerin asla
dönmediği tezgahlar..
yarım kilosu için
sessiz bir inilti kaplıyor
pazar yerini şimdi.
Son senfonisi belki hiçliğimizin,
yitikliğimizin ve soysuz sevdalara
bestelenmiş türkülerin.
poşet poşet umudu döküp saçmadan
Cezveden köpük köpük dökülen
kahvelerin sıcaklığı
ısıtır bizi,
ayağımızı uzatacak yorganımızın
yoksunluğu,
davetsiz bir misafir gibi
otururken yanı başımızda.
Şermin’in yatalak oluşu,
n’olur ölünce üşümesin makamında
şarkılar söylerdim,
oturduğum divandan.
acımak denen şeyi sürerdi
salça niyetine,
sırf beni değil
mahallenin bütün delikanlılarını,
sevinçleri buruşmuş veletleri,
damlardan sarkan kedileri
doyururdu Nursel Teyze..
hangi çocuk parkından
gülümsüyorsunuz ölüme ?
derin bir mezarmış
bu hayat denen;
sırtımda kazma kürek,
saçlarımdan musalla taşına
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!