Uranüs’ün kızıyım ben, Satürn’ün üvey kardeşi.. Gözümü bir cam fanusta açıyorum, masmavi tozlar birikmiş parmak uçlarıma; dudaklarımda dünün kahreden parıltısı. Neydi beni beyaz kefenli uykumdan uyandıran ve ne kadarım kalmıştı çocukluğumun hazan sarısı günlerine ulaşmama ?
Beş milyon yıl ya da on saniye ?
Sahi önemi var mı iki zaman arasındaki uçurum, kırmızısaçlarımın örgülerine konarken ? Pembe yakarışlar tutuyor çocuklar ellerinde bugün, dayanılması zor olan savaşlar ve açlık ölümleri. Tahammülsüzlüğün eritildiği bir tavaya kırılıyor babama yazdığım mektuplar, nefes nefese kaldığımı hissediyorum güneş tıklatırken odamın penceresini. Yatağımdan kahve makinesinin buharına kadar olan mesafeyi arşınlıyor ayaklarım her sabah, taze koparılmış iki küp yıldız ekliyorum fincanıma. Toprağı kuruyan kaktüslerin küskünlüğü bana mı yoksa sokaktaki hayvanları aç bırakan adalet sistemine mi anlamasam da çöpçülerin gelmesiyle aydınlanan sokağa doğru koşmasına izin veriyorum yanılgılarımın.
Nedense endişe ile yoğuruyorum yalnızlığın çamurdan köftelerini, bahçedeki tüm solucanları cam fanusuma davet etmek istiyorum, sonra da önlük ceplerime. Boğazımı düğümleyen kabuslar asıyorum çamaşır iplerine, burnuma limon ağacının taze kokusu geliyor ve bir de anneanneminbiber dolmalarına iç diye kattığı hüznü. Cırcır böceklerinin sesi hapsediyor beni gecenin en gizemli yanına, elimde bitirilmemiş ödevlerin can sıkan yanı. Ve yanıbaşıma oturan biri okşuyor gözüme kadar inen simsiyah kahküllerimi, yanaklarımdan ayak parmaklarıma varan sımsıcak bir utanç yankılanıyor içimde. Kimselerin ve birçoklarının yargılarına tezat algılar haczederken yarınıma, üvey kardeşim Satürn’ün beni hiç sevmeyişi gelip yapışıyor beynimin tam orta yerine.Ertelenmiş bir sevinin yangınına serin kumlar atıyor bir elim, diğer elim demlenen korkularımı pay ediyor tepside duran kristal çay bardaklarına.
Mayamızdaki bozukluğu bir günlüğüne de olsa unutup atlı karıncalar üzerinden kaydıralım mı bedenlerimizi boğazın haşin dalgalarına doğru. Saman rengi kağıtlara pırasaya aşık çocuklar çizelim mesela, hamd olsun varlığına Allah’ım tadında börekler açsın köylü kadınlar nadasa bırakılmış sevinçlerimize. Yemlenen dertlere inat yeşertelim yaşamak ağrısını, bir ağaca sarılıp ağlamanın kudreti yaşartsın kuruyan göz pınarlarımı. İnsanoğlunun yeryüzündeki acizliğine bakıp, bizi aynı babanın doğurduğunu anımsa sevgili kardeşim Satürn..
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!