Uydurma Geceleri
Kimim ben?
Annesinin rahmine düştüğünde incir çekirdeğini bile dolduramayacak kadar ufak bir öz
mü,yoksa kalan dokuz ayı daima suda yüzerek ve uyuyarak geçiren mitolojik bir balık mı?
Neyim ben?
Bir bileşkesi mi his ve beynin, yoksa et ve kemik mi birbirine giydirilmiş?
Kendimle ne zamandır baş başaydım, kaç saattir dizlerimin üzerine başımı koyup kendimi dinlemiştim kim bilir?
Gece, bütün karanlığıyla örterken şehrin çöplerini ve sokak köpeklerinin tüylerine bir yorgan gibi dökülürken
gözlerimi kısarak baktığım sokak lambalarının gelişigüzel koşuşturan aydınlık demetleri, bir zıpkın gibi
göz bebeklerime işliyordu.Ben ise geceyi karşılıyordum, alevi uzadıkça uzayan bir eski zaman kandilini
tutarak elimde.
Hoşgeldin gece, uzun sürdü gelmen. Beni benle yalnız bırakmaktan neden çekiniyorsun?
Alt tarafı birkaç yıldız sayıp biraz hayal silkeleyecektim uzanabildiğim ücra köşelerde.
Biliyor musun? Uyumayı çok sevdiğim zamanlarda bir düşün müptelası olmuştum. Rüyamda pamuk
kadar yumuşak, köpük köpük okyanusa düşüvermiştim; dizlerime bile gelmiyordu okyanusun suları,
dev kadar büyüktü gövdem, dağlar çepeçevre sarmıştı etrafımı. Martı sesleri duyuyordum,
uyanmamak için sıkıyordum gözlerimi.Ama, nafile… Uyandım.Bedenimin çalar saati, altı buçuğu
vurduğu an. O gün bu gündür aynı rüyaya uyanmak için yumar oldum göz kapaklarımı.
İnsanın birçok noktası var biliyor musun? Kırılma noktası, kaynama noktası, durulma noktası, susma
noktası… Metafizikle zerre kadar alakası olmayan,kırıldığını sağır sultanın bile duyup,
dağılanları dört gözlü kartalın bile göremediği parçalanmışlıklar… İç sesimde büyüttüğüm,
hiç beyaz tülbendine dokunamadığım babaannem sesleniyor, gitgide silinen sesiyle:
“ Dur,koşma; düşeceksin! ”
Artık durdurma beni, ‘koş.’ de, ‘yürü.’ de, ‘düş.’ de hatta.Bırak kanasın dizlerim, bırak ürkek kalan
ne kadar parçam varsa kanatlansın yıldızlara. Bir uzay sarmalının tam ortasına düşmüş gibiyim,
kulağımın dibinden vızıldarcasına geçiyor kuyruklu yıldız. Saçlarına tutunsam kızar mı ki bana,
çekirdeğine bağdaş kurup otursam mesela? Uzay sarmalı yıldız yıldız etrafımda dönerken, kendi kucağımda
tuttuğum masalla uyuyakalıyorum. Korkuyorum. Ya içerisine çekerse boşluk, ya okyanusun dibinde boğulursam?
Hâlâ dönüyor yıldızlar etrafımda.Oldum olası büyük ayı ile küçük ayıyı birbirine karıştırırdım biliyor musun,gece?
Daima sorardım hangisi kepçe, hangisi kazan? Kepçe ile kazanı birbirinden ayırt edebilmeye başlayınca büyümüş mü
oluyorduk, ben kendimi hâlâ on iki yaşında mini mini bir kız çocuğu gibi hissediyordum oysaki.Yoksa büyümek,
bir yanılgı mıydı,şekil değiştirmesi miydi aslolanın? Yıldız sarmalı hâlâ dönüyor tepemde, ben kaç bucağım,
Ay, aydınlatıyor mu mesela beni? ‘ Satıyorum, satıyorum, sattım. ‘ diye bağırmalı mı yoksa avaz avaz? Var mı alan?
Satıyorum. Yıldızlardan düşler getirdim, okyanuslardan köpükler ve aydınlıklar; kuyruklu bir yıldızın saçlarından çalınmış.
Var mı alan?
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!