yirmili yaşların başındayım. evdekilerin narkotik şube ekibi gibi peşimde dolandığı, ben uyurken ceplerimi cüzdanımı filan kontrol ettiği ve konu komşu sohbetlerinde bizim oğlan eve kafası güzel geliyor ama ağzı içki kokmuyor dedikleri günler.
sentetik asidin etkisi, gelecek kaygısı, çevresel birkaç faktör ve içimdeki buhranın yardımıyla intihar etmeye karar verdim. gürültülü ve rahatsız edici bir şey tasarlamıyordum. en sessiz sedasız nasıl olabilir diye düşündüm. evde kimsenin olmadığı bir gün ilaç almaya karar verip hemen harekete geçtim.
derhal annemlerin yatak odasına koştum, annemin ilaçlarını depoladığı şifonyerin başına dikildim. çekmecesini açtım, başladım karıştırmaya. varsa yoksa soğuk algınlığı ilaçları, burun spreyleri, ağrı kesiciler. bunlarla olmaz deyip tekrar kapadım çekmeceyi, çıktım odadan. cebimde harçlıklarımdan arttırdığım kırk lira para var.
telefonu aldım elime. mahallenin bitirim torbacısı kemal’i arayıp “kemal bana sağlam bir şeyler lazım” dedim. “tamam gece onikide buluşalım” dedi. söz verdiği saatte geldi. “kaç tane lazım” dedi. “tanesi kaç para” dedim. “sana beş lira” dedi. “sekiz tane istiyorum” dedim. “ne yapacaksın sekizi” dedi. “intihar edeceğim” dedim. “o zaman dur bunları vermeyeyim, öldürmez sakat bırakır” dedi. gitti beş dakika sonra geldi. sigara jelatinine sarılı sekiz hapı verip yolcu etti beni.
olaya nasıl motive olduysam hapları içmek için eve kadar sabredemedim, önünden geçerken mahallenin bakkalı rüstem abiye uğrayıp “abi bir bardak musluk suyu verir misin” dedim. cepte pet su alacak para yok tabi. gitti arkadan getirdi. ağzıma doldurduğum hapların tümünü bir bardak suyla yuttum. “abi helal et” dedim. “oğlum sen de mi başladın şu illete” dedi. “yok abi ben intihar etmek için içtim” dedim. önünde kaldırımı altı aydır yapmayan belediyeye her sohbetinde laf sokan rüstem abi bu fırsatı da kaçırmadı be beni ciddiye almayan bir yüz ifadesiyle, “o zaman onlara ne gerek vardı, sırf musluk suyunu içsen o da öldürdü dedi tebessüm ederek. “eyvallah abi” deyip çıktım dükkandan.
kafamdaki senaryo şu; eve girip yatağıma uzanacağım, yarım saat sonra beynimde havai fişekler çakmaya başlayacak. kırk beş dakika sonra sinir sistemim devre dışı kalacak, tüm vücudum uyuşacak. bir saat sonra bilincim kapanıp yaşamsal faaliyetlerim son bulacak. bizimkiler eve geldiklerinde beni yatakta ölü bulacaklar. abimi eczaneye pamuk almaya yollayıp cenaze işlemlerine başlayacaklar. bir sonraki öğle namazına müteakip kulaksız mezarlığında yatan dedemin yanında uygun bir yere gömüp evde taziyeleri kabul etmek için işlerinden üçer gün mazeret izni alıp benimle geçirdikleri güzel günleri birbirlerine anlatıp duracaklar.
eve girdim, direkt odama geçip yatağa uzandım. başladım beklemeye. yarım saat oldu bir şey yok. kırkbeş dakika oldu bir şey yok. bir saat oldu bir şey yok ama midemde bir yanma başladı. tam bir buçuk saat olmuş bir şeyler yanlış gidiyor diye düşünmeye başlamıştım ki midemin gırtlağıma kadar yükselip içindekileri olanca gücüyle çıkarması bir oldu. kendimi banyoya zor attım. kafamı klozete sokup bir süre daha kusmaya devam edip elimi yüzümü yıkayıp çıktım banyodan. odadaki halıyı toplayıp banyoya attım. yatak örtüsünü makineye sokup paspasla bir güzel sildim her yeri. temizlik biter bitmez kendimi sokağa atıp başladım kemal’i aramaya.
on bir civarı torba tuttuğu köşede yakaladım. beni görür görmez bastı kahkahayı. “ölmedin mi lan sen” dedi. “ne verdin bana orospu çocuğu” dedim. “baskı hap verdim, bebe aspirini yani” dedi. niye diye soramadım. o kendisi cevap verdi. “tecrübe et istedim” dedi, “kendini yen” istedim. “kendini yen ki bir daha kimseye yenilme istedim” dedi. “eyvallah kemal” deyip eve döndüm.
aradan yıllar geçti. iç buhranı, çevresel faktörler, sentetik asit filan tarih oldu. intihar fikri daima baki kaldı. yine öyle alengirli dönemlerden birindeyim. salonda kanepede uzanıyorum. yerimden kalkıp bir sigara yaktım. kitaplıktaki ismet özel kitaplarından birini alıp okumaya başladım. şöyle diyordu özel;
-40 yaşıma kadar hep intiharı düşündüm ama 40 yaşımdan itibaren insanların intihar etmeye değmeyeceklerini düşünmeye başladım. bana göre intihar geride kalanlara yönelik ağır suçlamadır. bu mesajı verebileceğin tıynette insan olmadığını düşününce de intihar etmiyorsun.
uzanıp masadan bir kurşun kalem aldım. sayfanın altındaki boşluğa;
hak etmediğim sabahlara
harp etmediğim savaşlarla uyanıyorum.
beni yenin, çünkü ben kendimi yenmeyi
beceremiyorum.
yazdım. kitabı kapayıp yerine koydum. hayatıma kaldığım yerden devam ettim.
geçenlerde onca zaman sonra yine aynı kitaba denk geldim. not düştüğüm sayfayı açtım. kurşun kalemle yazdığım yazı neredeyse komple silinmişti fakat ismet özelin söyledikleri hala aynı kararlılıkla oradaydı. tıpkı sık sık intiharı düşünüp ısrarla burada kalmaya devam eden ben gibi.
halen yaşıyormuşum meğer o an bir kez daha anladım.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!