Soluklaşıyorum gitgide. Bir sis tarafından ikindi öğünü olarak tüketiliyor, öz kütlem. Parmaklarımla baskıladığım kaldırımların grisine karışıyor, zeytin yaprakları. İlerliyorum. Hiçbir acele, okşamıyor saçlarımı. Köşeye varmama az kaldı. Dönmeme ise epey var. Çöp arabasının metalik beyazı üstüne sıralanıyor, sarılar içinde iki adam. Biri ötekini çekerken kolundan, sümüğünü çekiyor içine bir diğeri. Kafamın birkaç oksijen üstünde harelenen büyük bir gölge, gök boyunca ilerliyor. Karşımda bir bina var. Bir beton, ancak bu kadar yamuk kılınabilirdi diyerek, tam üç adım atıyorum. Arkamdan batmakta olan güneş, bir pencereye vuruyor. Bir yüz görüyorum. Beyaz tenli ve siyah saçlı. Tahminen on dört yaşlarında bir kız çocuğu. Başımdaki iri gölge, yitiyor. Susuyor, uçuşan ne varsa. Beyaz dudaklarıyla gözlerime bakan o şey de gidiyor. Penceredeki boşalmışlıkla gevşiyor çene kemiklerim. Karşıdan beyaz bir araba geliyor. Savruk bir küfürle ıslatıyorum dikiz aynalarını. Karanlığı bozduğu için. İlerliyorum. Elektrik direğinin dibine çökmemle kırılan diz kapaklarım, tentürdiyot kokuyor. Yaram yok. Ne bir kavgada dayak yedim, ne de biri tarafından tekmelendim yağmur altında. Kokuyor. Tentürdiyot ve solucan.
Ceplerimi yokluyorum. Ağzı açık poşet içinde tütünleri dökük bir sigara buluyorum. Kaç gündür burada olduğunu bilmediğim bir kap içindeki suya düşüyor ellerimden. Ellerim, soğukta yitirilen bir cümlenin gizli öznesi. Tütünlerin suyun üzerindeki raksını izliyorum, nazal tıkanıklığımdan şikayet ediyorum tanrıya. Burun kanatlarımın darlığından. Buğday başaklarını yıllardır üzerinde tutan tarla tarafından ittiriliyor böbreklerim. Tersimde stoma, düzümde yağmur. Islanıyorum. Parmaklarımdaki uyuşukluk, boğ damarlarımı. Boğ, yüzümde doğmuş ceninleri. Göz kapaklarımı, parlak ve iğrenç milyonlarca böceğe yalattırmama sebep olsun varlığın. Yağmurdan kalan son damlanın, bulduğu balkon demirlerine tutunuşu ve aniden çakılışı kaktüs dikenlerine. İşte. Böyle yok olacağım. Böyle silinecek, kaldırımdaki kan izleri. Böyle ezber edeceğim, geceye sıralanan yıldızları. Böyle var olacağım. Silüet ve beniz.
İçireceğim. Morlaşan ipliklerini kesip, kanımı. Göz kapağımı yalayan böcek sürülerine. Besin kaynağıyım, sisin ve böceklerin. Karşılığında, ruhumu zeytin ağaçlarının yanına gömmelerini rica edeceğim. -Bir canlıyı kırmak, en son isteyeceğim şey.- Kaliteli elyaftan yorganlarla örteceğim, buğday tarlasının üzerini. Güneşin önünü kesmeyeceğim. Camda beliren beyaz dudaklı, kara saçlı kız çocuğuna da gölge etmeyeceğim. Başka ihsanlara yuvarlayacağım kendimi. Ardımda kargalar, hurda arabasıyla bir çingene ve tütün dökükleri. Henüz gitmeden, tercüme edeceğim kendimi. Kendime. Sonra kapatacağım alt yazısını, yaşamın. Üstümden geçecek: Pet şişeler, gazı bitik çakmaklar, iğrenç böcek sürüleri ve insan. Okuduğum tüm kitapların boş, içtiğim tüm şarapların tatsız olduğunu anlayacağım bir kekremsilik var. Biliyorum. Geldik işte, şurası. Köşedeyim. Dönüyorum. Dağılan bulutları ve zeytin ağaçlarını. Işıltısı canımı sıkan birkaç dükkanın önünden geçiyorum. Sağ diz kapağımda kımıldayan bir şey var. Böcek ya da damar. – Hayır, değil.- Birkaç buçuk yüzyıldır konuşmuyorum ve diz kapağım, dert olmak için fazla diri. Hava, iyice ağırlaşmaya başladı. Yağmur kesildi, fırtına durdu. Yokuş aşağı inilen bir yol üzerindeyim. Bir cami kubbesi görüyorum. Işıklarını yakıp söndürüyor bir ev sahibi. İleride bir mezarlık var, simsiyah bir haç işareti girizgâhlı. Türbe duvarına basıp içeri sızıyorum. Daha önce aşina olmadığım bir beyazlık giriyor tenimden içeri. Bizim gömüldüklerimize nazaran daha geniş yerlerde yatıyorlar. Konfor, Fransızlar için önemli bir husus sanırım. Ölüyken bile. Her bir mezar başında dua ediyorum. – Çocukluktan gelen bir alışkanlık.- Ruhlarını kutsaması için Jonathan’a sığınıyorum. Kulağıma fısıldadığı sözlerden birini bağırıyorum, yattığım kara bir mermer üzerinden:
‘’ Cennet bir yer, bir mekan değildir. Bir zaman dilimi değildir.
Cennet, öğrenmektir. ‘’
Dizimde bir boşluk. Kımıltı ve tentürdiyot.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!