Elektriklerin kesildiği bir getto akşamı, hava soğuk. Ağızdan verilen nefes, sigara dumanı gibi görünüyor. Güvenlik noktasının ışıkları ve yakılan ateşler, aydınlatıyor gettoyu. Yakılan ateşler sadece aydınlatma amaçlı değil bu gece, ısınma amacı da taşıyor. Ateşin etrafında çocuklar, gençler, yetişkinler, yaşlılar… Birbirleriyle konuşurken gettonun dışındaki apartmanlarda ışıkların yanmasına üzülüyorlar ve içlerinde bir öfke birikiyor hükümete karşı.
Konteynırla kurulan güvenlik kulübesi, etrafındaki kalın ve uzun taş yapılarla korunuyor. Önünde ise kum torbalarıyla yapılmış birkaç mevzi. Elinde silahıyla nöbet tutuyor Mehmet, bu mevzilerin birinde. Mevzide ve güvenlik kulübesinde, bakanların gözünü alan ve hiçbir şey görmemesini sağlayan fenerler asılı. Güçlü ışıkları, bir ironi gibi duruyor; her gece bilinçli şekilde elektriği kesilen gettoda. Nöbete gelmeden önce karısı Fatma ile oğlu Genç Adam’ı evden çıkmamaları ve kötü bir şey olursa hemen sığınağa girmeleri konusunda uyardığı için içi rahat fakat kendini bekleyen sondan habersiz.
Devlet, onun için hazırladığı planı uygulamaya başlayacak birazdan. Kim olduğunun bir önemi olmayan değersiz bir kolluk kuvveti komutanı – silahları ve paraları gettolu gençlere veren aynı komutan – ziyaret edecek güvenlik noktasını. Kurşun geçirmez beş askeri araçla gettodan giriş yapıyor komutan. Tam ortadaki araçta duruyor kendisi. Korunmak için yapılmış, sıradan bir hamle. Saldırı düzenlemek isterse biri, tahmin edilebilir kof bir korunma şekli ama şimdilik böyle bir ihtimal yok getto içinde. Sadece öfke dolu gözlerle keskin bakışlar atılıyor geçen askeri araçlara. Askeri araç konvoyu güvenlik noktasına varıyor, önce diğer araçlardaki koruma görevi gören kolluk kuvvetlerinin ayağı buluşuyor yerle. Bölgenin tehlikesiz olduğu anlaşılınca, içlerinden biri gidip kapıyı açıyor. Arabanın kapısı açık olarak bekliyor bir süre. Bir vakit sonra pek uzun sayılmayan komutan iniyor araçtan ve etrafına bakıyor. Karanlığa teslim olmuş bir getto var. Güvenlik noktası, böyle bir ziyaret beklemediği için şaşkın ve hazırlıksız. Doğruca güvenlik noktasından sorumlu amirin yanına gidiyor. Amir, ‘hazır ol’ da karşılıyor komutanı. “Mehmet adlı kolluk kuvvetine götür beni.” diyor komutan, kibirli bir edayla. “Emredersiniz.” diyerek karşılık veriyor amir ve Mehmet’in olduğu mevziye gidiyorlar birlikte. Ardında kendisini koruyan kolluk görevlileri, karşısında Mehmet… Konuşmadan önce süzüyor onu. Resmi üniformanın içinde heybetli duruyor. Uzun boylu, kilosu yerinde, omuzları geniş, sert bakışlı ve atik bir görüntüsü var Mehmet’in. İçini bir korku kaplıyor ve yanında getirdiği kolluk kuvvetlerine dönüp bakıyor. Arkasının sağlam olduğunu görünce içindeki korku, bir nebze olsa da dağılıyor.
“Rahat, asker.” dedikten sonra Mehmet’i alıp güvenlik noktasının dışına çıkarıyor komutan.
“Biz buraya senin için geldik Mehmet, senin gibi vatanını seven bir asker için hükümetimizin planları var. Önemli bir görev verilecek sana.”
“Her zaman devletin hizmetindeyim komutanım.”
“Biliyoruz ve bu geceden sonra büyük bir kahraman ilan edileceksin.” demesiyle bir, işaret veriyor kolluk kuvvetlerine.
Ateş yağmuruna tutuluyor, Genç Adam’ın babası Mehmet. İlk kurşun sırtına isabet ediyor ve bedeni toprağa cansız olarak yüzüstü düşerken, gettoda yankılanan silah sesleri susuyor. Getto halkı, büyük bir panik içerisinde evlerine kaçıyor. Ne olduğuna anlam veremiyorlar. Derken, gökyüzünde kırmızı bir havai fişek patlıyor. Getto halkı, patlayan yardım çağırısına büyülenmiş gibi bakıyor ama olup bitene anlam veremiyor. Silah sesleri ve gökyüzünde beliren kırmızı ışık da neyin nesi? Bu, kolluk kuvvetlerine saldırı yapıldığını bildiren bir uyarı. Diğer güvenlik noktaları, teyakkuz haline geçiyor bu uyarıdan sonra. Elleri, tetikte hazır bekliyorlar. Komutan, güvenlik noktasından sorumlu amirin yanına gidiyor. “Buraya gettodan saldırı oldu ve Mehmet, gettolu çeteler tarafından öldürüldü. Anlaşıldı mı asker?” diyor. Amir, korkudan “Anlaşıldı komutanım.” diyerek karşılık veriyor.
Aynı gece, Mehmet’in ölü bedeninin fotoğrafları televizyonlarda, sabah ise gazetelerde flaş haber olarak geçiyordu. Televizyon ve gazete haberlerine göre Kahraman Mehmet, gettodaki çeteler tarafından öldürülmüştü ve haberlerde konuşan hükümet başkanı, bunu, o çetelerin yanına bırakmayacağını söylüyordu. Onları koruyan kim olursa olsun, ölümün soğuk yüzüyle karşılaşacağını dile getiriyordu utanmadan. Kendi öldürdüğü Mehmet’i ulusal bir kahraman ilan edecek ve operasyonlar başlamadan önce Genç Adam ve annesini gettodan çıkaracaktı.
Mehmet’in ölümünden sonra gettoyu büyük bir üzüntü kapladı. En az eşi ve oğlu Genç Adam kadar üzülüyordu halk. Belki de daha fazla. Çünkü kahramanları ölmüştü. Matem havası hâkim oldu gettoya ve hiçbiri, gettolu biri tarafından Mehmet öldürüldüğüne inanmıyordu. İnsanlar, bu işin arkasında hükümetin olduğunu ve ölüm sırasının en yakın zamanda kendilerine geleceğinin bilincindeydi.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!