Bu dünya ve insanlarına büyük bir kırgınlıkla…
#rainisrainingforrain
Yağmur insanları temizlemek için yağıyordu. En kurak mevsimler hicivle söyleniyordu göklerin mor karanlığına ve insanlar karıncalar gibi birbirinin üstünden geçiyordu. Kin inine saklanmış bir karanlık, zihin eğitilmiş köpeklere bir pus, duygular içimizde kaldırılmış bir cenaze ve hayat ip üstünde yürüyen bir akrobattı. Derin acıları derin dondurucularda saklayan beyaz eşyalardık. Balkonlarımız görünmeyen manzaralara açık, perdelerimiz gözlerimiz gibi kapalı, kapılarımız kilitli yani sürekli bir güvensizlik kaygısıyla donatılıyorduk. Araçlarımız milyon yıllık hayvan leşleriyle çalışıyordu, paralarımızın ham maddesi pamuktu ancak pamuk işçileri neredeyse bedavaya çalıştırılıyordu. Burjuvaziyse hakikati konuşanlara kanalizasyon insanları diyordu genellikle. Bu çok doğruydu aslında, yaptıkları her boku görüyorduk.
#therapy
Aydınlar gazete ticareti yapıyordu bir nevi dolandırıyordu ve uçan arabaları bekleyen nesil ağzında maskeyle dolanıyordu. Maskeni sök ve at. Ya yalanları göreceksin ya da tanrıyı. Üstüne giydiğin teni soyun, sana öğretilen palavraların iliklerine kadar işlediğini göreceksin. Hisset kirli bilginin nasıl kanser gibi vücuduna yayılıp zihnini ele geçirdiğini. Sırtını toprağa yaslayıp bir gün sadece kadim gökleri seyredeceksin. Unutma sen tanrının geçmişisin oysa senin geleceğin demişti Cibran. Öz’e kavuş O’nda yok olmak için. Kapılarını arala, pencerelerini aç, duvarlarını yık, dinle, gör, katıl ve yaşa. Doğur kendini acılarınla çocuk, ancak böyle gerçek kalabiliriz dünyada.
#surgery
Bilmem, buradan sağ çıkabilir miydim kronik bir solcu olarak? Bu masa biraz daha farklıydı ötekilerden, bir restoranda kasap reyonlarının sindirildiği masalardan değildi. Işığa sığıntı gibiydim gölgemeyse namertçe kalabalık. Genç yaşımda ölümü bekliyordum babalık, cerrahlar oltaydı bana, bense onlara bir balık. Oldukça edebi yatıyordum yatakta bu yüzden edepsiz yatanlar kazanıyordu, fazla edebiyata da gerek yoktu hatta. Ne fakir bir karanlıktı yaşamak, ne zengin bir yoksunluktu ölüm, ne yalnız bir fiildi ağlamak, ne kalabalık bir isimdi mutluluk ki ararken kayboluyorduk. Ölüme üzülmüyorum, bana öyle kolay kolay bir şey olmaz. Benim için sol yanınızı sıkıca sarın sadece, kalbiniz üşümesin. Yine de hoşça kal ruhuma rağmen ayakta kalabilen aciz bedenim, hoşça kal hayatın garibeliği, hoşça kal çocukluğumu kirleten dünya…
Kupon: Azrail unutmuş beni
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!