Bugün bir yere erken gittim, ” bari şu kırtasiyede oyalanayım. ” dedim. Herkes, bir anda üstüme yapıştı. ”Buyrun neye bakmıştınız, bilmem ne… ” ” Siz hiç kırtasiyede dolaşan insan görmediniz mi?” diyince “ Siz öyle şaşkın şaşkın bakınca yardımcı olalım dedik. “ dedi adam. Hiçbir şey söylemeden bir hışımla çıktım. Kırtasiye veya kitap dükkânı açtıysan; etrafı inceleyen, malzemelerin özelliğini değerlendiren, renklerin büyüsüne kapılan insanları rahatsız etmemeyi öğreneceksin. Kitaplarda zaten arka kapağı okuyup, birkaç sayfaya göz gezdirmek farz. İşin raconunu bilmiyorsan, dükkânda sinek avlarsın böyle. Gerçekten çok sinirlendim, öyle böyle değil!
Bu sadece kırtasiye ve kitapçılar için geçerli değil aslında. Lokantalarda, kafelerde, kozmetikçilerde, kıyafet mağazalarında ve hatta bakkallarda bile geçerli. Eğer alacağım ürün, ulaşamayacağım bir yerdeyse senden isterim zaten ya da ürünün özellikleri hakkında bilgi edinmek istersem sana sorarım. Niye yakama yapışıp beni tedirgin ediyorsun? Bu ne kadar arabesk, demode ve de amatörce bir müşteri ağırlama(!) şeklidir! Kardeşim bak, sen de yorulma ben de yorulmayayım. Böyle yapanların bir başka derdi de hırsızlık korkusudur. Kamera var sizin dükkânda, ne güne duruyor o kamera? Üstüm başım pejmürde diye aklınca beni aşağılamak için mi kuyruk gibi takılıyorsun peşime? Hayır, artık zayıfladım da yani eskisi kadar çok dikkat çekmemem lazım sözde de boyu kısaltamıyoruz işte.
Bakın, kafelerin önünde “boş yerimiz var efendim!” diye bağırarak, allıklara bakarken “göz kalemlerinde de indirim var.” diyerek (şimdi sana bir geçireceğim, gözlerine kapatıcı arayacaksın biçare), bir bluzu elime aldığımda ”şu model gömleklerimiz de var” diyerek… Bir düşünün şimdi bunu iş yeri veya şirket politikası olarak belirleyen gerzekler; bakkaldan gazete alıyorsun, -Birgün’e uzattın elini– “ondan iki tane alırsanız Cumhuriyet Gazetesi, %50 indirime giriyor efendim.” diyor! Oldu mu? Tabii ki olmadı! Ya da Sabah alıyorsun, “bundan iki tane alırsanız Yeni Akit %50 indirime giriyor efendim” diyor. Peehh… Ki kırtasiye, kitap, kozmetik ve giysi, incelenerek alınan ürünler çoğunlukla.
Zorla mekanına çağıran çığırtkan kafeciler de dev bir ego patlaması yaşıyor sanırsam. Vallahi Hollanda’da irili ufaklı bir sürü mağazaya girip çıktım. En fazla “hoş geldiniz!” deyip kenara çekiliyorlar, medeniyetin gözünü seveyim! Allah sizi inandırsın, açık tenli ve uzun boylu olmak haricinde Avrupa insanıyla en ufak bir ortak noktam yok. Kapkara gözlerim ve koyu renk saçım-kaşım ele veriyor, zira yüz hatlarım da. Ona rağmen ne bir sokakta ters bakan var, ne de yaratık muamelesi yapan. Türkiye’deki ters bakışların onda birine rastlamadım orada. Bizimkiler de hırsız muamelesi yapsın anca. Vallahi özgürlüğün kitabını yazmış adamlar, ahahah. “Ya sev ya terk et”çi tayfaya sesleniyorum, iban vereyim de gönlünüzden ne koparsa verip burayı terk eylememe yardımcı olun. Zira sizin kaptığınız kadrolardan KPSS mağduruyum, para gerek.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!