*sevgi duvarı’nı ilk okuduğumda elinde tarık zafer tunaya kültür merkezi etkinlik takvimiyle dolaşan bir talebeydim. bir konferans esnasında şiir günüme eşlik eden benim gibi talebe bir hatun tarafından kucağımda not tutulmak üzere hazır bulundurduğum defterin arasına iliştirildi. okudum, etrafıma baktım, kültür merkezinden çıkarken koltuk altıma sıkıştırarak dolaştığım takvimi kapının hemen yanında duran çöp tenekesinin içine tıktım.
ilk kitabım kırık bej’in piyasa çıktığı tarihten üç dört ay sonra, o vakitler bünyesinde inceleme yazıları yazdığım bir site tarafından tarafından 2012 yılının en iyi şiir kitabı yarışmasına beraberinde on bir kitapla birlikte tabi tutuldu. bir aylık bir oylama neticesinde sıralama olarak kendisine ancak çift haneli rakamlarda yer bulacağını düşündüğüm kitabım, süreci bilmem kaçıncı olarak tamamladı. edebiyat maceramın ilk zamanlarından beri felsefe edindiğim ‘’iyi veya kötü şiir diye bir şey yoktur, bir şey ya şiirdir, ya değildir.’’ olgusu, maceramın geri kalan kısmında bir kanun haline geldi.
her yıl onlarcası düzenlenen şiir ödülleri ve ödül törenlerine şöyle bir baktığım zaman, işleyiş sisteminin eurovision seviyesinden ileri gitmediğini görüyorum. burada, kapsamın hiçbir önemi yok. birileri dosyalarını hazırlıyor, bir başkalarına gönderiyor, onlar da haydi şu olsun deyip, sade bir törenle takdim ediyor. peki değerlendirme neye göre yapılıyor, bir şiirin veya bir dosyanın ödüllük olma kıstasları neler ve kim belirliyor, ödülün alana ve verene onun da üzerinden camianın kendisine ne kazandırıyor, kimse bilmiyor.
ödül alan arkadaşların hepsinin ortaya çok güzel işler çıkardıklarına eminim, emeklerinin ve mücadelelerinin sanatın hakkını vermek yolunda olduğundan hiçbir kuşkum yok. şimdiye kadar olmadığım gibi, bundan sonra da hiçbiriyle aynı koşunun ortağı olmayacağımı bilsinler isterim.
sanatın, özellikle de şiir sanatının başlı başına bir karşı durma aracı, bir muhalefet unsuru olduğu konusunda bu işi icra edenlerle hemfikir olduğumuzu varsayarak, şiirin takdire, onaya, ödüle değil meseleye, kavgaya ve davaya giden çetin bir yol olduğunu bilir ve söylerim.
öğretisi olmayan hiçbir şeyin ödülü de olmaz. şiir sokağın ve dışarının yüküdür, salona sığmaz. şiiri bildim bileli bunu derim, ölene kadar da aynı şeyi diyeceğim.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!