Halit Ziya’nın romanını ve dolayısıyla insanlarını kendi duyarlılığıma çok yakın buluyorum. Bunun çeşitli nedenleri var. Bir romanına da verdiği addan bilindiği üzere Halit Ziya, hep kırık hayatları anlatmıştır. Benim deyimimle ”Tutunamayanlar” ı anlatmıştır. Hayata tutunamayan, hayat karşısında genellikle hayal kırıklığına uğrayan insanların durumunu anlatmıştır. Bu bakımdan kendi duyarlılığıma Halit Ziya’yı çok yakın buluyorum.
Kırık Hayatlar’dan:
“Mürüvvet! Bilseler bu mürüvvet kelimesinin altında ne suçlar saklıdır, titrerlerdi. Çocuk mektepten çıkar çıkmaz, hatta çıkmadan, biraz bıyıkları terliyor görünse etraf telaşa düşer, yetişti, büyüdü, artık yavrularını okşamak zamanı geldi denir, bu çocuktan bir koca, bir baba yapmak isterler. Lakin ondan evvel yapılacak bir şey var, her şeyden evvel onu bir adam, karısı için bir koca, çocukları için bir baba olabilecek bir adam yapınız.”
“Yaşayışının mutluluğunda sürekli bir kaygısı vardı ki; onu en sevinçli saatlerinin arasında bile arayıp bularak izler dururdu.”
“Ah! Beşer ne garip ve ekseriyet üzere, ne mülevves bir muamma idi.”
Halit Ziya’nın kahramanları, genellikle büyük hayaller kurarlar ve yükseklere erişmek isterler. Fakat bazı özellikleri – küçük hesapları, ürkeklikleri, tutuklukları, endişeleri – yüzünden sonunda hep hayal kırıklığına uğrarlar. Buna rağmen bu kahramanlara ”kaderin oyuncağı, kader kurbanı” demek de mümkün değildir. Çünkü Halit Ziya’nın kahramanları, yaşadıkları dramları bilinçli olarak isterler. Daima kendileriyle hesaplaşırlar. Bu özellik de benim üzerinde durduğum bir konu.
Tutunamayanlar’dan:
”Şu anda sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim,” dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: “Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.”
”Vazgeçiyorum, bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: Beni yanlışlıkla çıkardılar sahneye.”
“Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım, kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.”
“Acıtmayan karanlıklarına dönecekler. Onların hissedemedikleri acılarını siz de içinizde taşıyacaksınız. Güzel bir rüyadan uyanmanın tatlı şaşkınlığını yaşayacaklar bir süre. Sonra unutacaklar. Unuttukları için de unutulacaklardır. Kendi güzelliklerini de – eğer bir güzellikleri varsa – unutacaklardır. Yalnız sizin içinizde yaşayacaklardır: Bunu bilmedikleri için de yaşadıklarını da bilmeyeceklerdir. Alışkanlıktan başka bir şey bilmedikleri için sizin de yokluğunuza alışacaklardır.”
”Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım, mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.”
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!