Günlerdir dönüyor kafamın içinde birkaç hadise, engel olmak gibi bir girişime kalkışmıyorum, çünkü istesem de engelleyemeyeceğim, biliyorum.
Her anın her saniyesini tekrar tekrar yaşarken, bu içimdeki öfkeyi ancak kimsenin duyamayacağı bir nefesle bastırıyorum.
Aylardır hapsediyor beynimi vertigo, durdurabilmek için herhangi bir mücadele içine girmiyorum, çünkü istesem de yenemeyeceğim, biliyorum.
Her kanın her damlasını tekrar tekrar akıtırken, bu etimden sıyrılan acıyı ancak kimsenin hissetmeyeceği bir sabırla susturuyorum.
Yıllardır terk etmiyor aklımı sürmenaj, geçirebilmek için herhangi bir çabaya yeltenmiyorum, çünkü istesem de geçiremeyeceğim, biliyorum.
Her günün her sonunda tekrar tekrar düşünürken, bu beynimdeki yorgunluğu, ancak kimsenin dalamayacağı bir uykuyla dinlendiriyorum.
Asırlardır yanan bir alev gibi gitgide daha çok kavruluyor içim, söndürmek adına tek bir harekete girişmiyorum, çünkü istesem de söndüremeyeceğim, biliyorum.
Günler aya, aylar yıllara, yıllar asırlara bir döngü içinde çalkalanıp duruyor. Ben hâlâ aynı beni taşıyabilmek uğruna savaşmak istediğim halde, aynalar her daim önüme çıkıyor. Adlandıramadım, akıllanamadım, anlatamadım ve altından kalkamadım diyemem hissettiklerime; beynime çakan şimşeğin kaç voltajda anılarımı parçaladığını da hesap edemem, etmemeliyim de. Yorgun geçen günün sonunda dinlenemeyen göz kapaklarım, yuvasını deşer bir larva gibi. Her bakışımın bir acı doğurduğu anlarda devreye girer insomnia. Kaç hasret sonra ulaşırım prangasız günlerime? Anlatmak için kendimi zorladığım şu aklımda birbiriyle yarışa giren yaşanmışlıkların boğazıma yapıştığını göre göre yazıyorum üstelik bu satırları. Ve aldığım her nefesin sonuna eklenen başka bir feryadı bastırıyorum inatla. Her baharın götürdüğü bir ayaz vardır mutlaka, her ayazın yaktığı bir bahar da. Bu çelimsiz halimi görse şimdi gökteki, kaldırır tüm mevsimleri. Güneşe de hasret değil gönlüm, ayaza da hâlbuki. Bilmem niyedir bu sırası bozuk yıldızların ve parlaklığı eşit olmayan ışıkların altında güneşin mesaisinin başlamasına az bir süre kaldığında, geceye son kez bakan ayın hüznü boğar içimi. Bilmem neden gitmek istemediği başka bir diyarda kavrulurken içi, yansıttığı kadar yandığını anladığını anda tüketir kendini. Bilmem neden ve niye sorguluyorum her şeyi. Dikkatimi toplayamadan, ne anlattığımı anlamadan, kâğıda ürkerek yaklaşıp hep korkulanı yaptım, gizledim. Ne yazdımsa gizledim, ne anlattımsa gizledim. Çünkü nasıl ki anlatması zorsa benim için, açığa çıkarmak da o kadar zordu.
Şimdi sen söyle, zorluğa kanat mı germeliyim, yoksa göğüs mü?
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!