savaştan kalma bir tüfek gibi
duruyorum anılarımın karşısında
anılar
tercümesi en zor olan
tekliyorum daha ağzımı bile açmadan
içim geniş uçurumlar besliyor düşmeleriyle
hafızamda görkemli acılar koleksiyonu
unutulmaktan kısaldı yollarım
oysa hep birileri bekliyordur diye
tılsımlı soluklarla tıklamıştım bütün kapıları
kapı kollarında sıcaklığı gitmelerin
sırtlarında terk edilişlerden yapma soğukluk
bendim yeminli askeri kapı önlerinde beklemenin
kimsecikler gelmedi savamadım sıramı
göksüz kalmış bir kuş gibi ruhum nicedir
bedenim yasadışı susmalar coğrafyası
kaçar adım geçtim sırsız bakmalarınızdan
kalabalık ve dağınık gözlerinizden uzaklarda
ütüledim hayatımın kırışmış yerlerini
boynumun aşktan eğilmiş yerleri
doğrulmanın şafağına erişemedi hâlâ
ve bana kalan bu yalnızlık
sonsuz ve soğuk bir mevsim
hangi kelime elverişlidir içimi ısıtmaya söyleyin
şimdi şehrin can çekişen ışıklarında
çıplak bir hüzün kadar aydınlık durur yüzüm
ben ıssızlığın sularıyla yıkandım çünkü
güneşin en karanlık elleriyle
göğün ayak uçlarında
paslanmamış kelebek kanatlarıyla
vurulmayı bekliyorum yani ölümü
incelik
kurşunla yanıt verme teklifime.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!