Ölmek sana hiç yakışmıyor Volga.
Önce gözlerime bakıp bu dünyadan ve benden delicesine nefret ettiğini söylemen gerekirdi.
Sonra avuç içlerinle tükürmeliydin, ezilmekten rengini kaybetmiş olan toprağa.
Uçurtma şenliğindeki bütün uçurtmaların ağaç dallarına takılıp yırtılışlarını izlemeden ölmek,
Sana hiç yakışmıyor Volga.
Bir balerin gibi seni durmadan parmak uçlarına kaldıran şu acımasız tahta sandalyede,
Sevgisizlikten omurgası kırılmış kollarını sarkıtmadan,
Dimdik durarak ölmen gerekirdi.
Ölmek sana hiç yakışmıyor Volga.
Henüz Freud ‘un yanılgılarını üzerine konuşmamıştık oysa.
Yazmakla tükenmek arasındaki o derin iniltiyi hapsetmemiştik ruhlarımıza.
Bir kanca gibi birbirimize saplanıp karışmadıktan sonra,
Yaşam, senden önce ölmüş olamaz mıydı?
Nitekim bir ihtimal dâhilinde de olsa sana ölmek hiç yakışmıyor Volga.
Mevsimi önemsemeksizin bir denizin ortasında mangal yakıyorken güneş,
Ve ay her gece senden sonra uyumaya ant içmişse,
Balıkçı balık değil de tatlı su üzerinde biriken bulut kümelerindeki o hareli ışıltıyı avlamak için sallıyor ise oltasını,
Ve hep karavana geliyor ise tüm kumar iddiaları,
Bütün bu yaşam sanrıları arasında ölmek sana hiç yakışmıyor Volga.
Kalk, yürü çamur yamalıklı kaldırımlar üzerinde.
Kalk, gökkuşağına sekizinci rengi ekle yahut bir renk çekip çıkar içinden.
Yol kenarında duran tabelaları değiştir.
Sokak lambalarının sarı ışığını, yeşili saydam olan vakur bir aydınlığa sabitle.
Halkın sağlığıyla oyna.
Yiyecek içecek stoklarını tüket.
Kurut kâinattaki bütün güzel ve anlamlı olan şeyleri.
Güzellik algısı senin ellerini bağışladığın yerden başlasın,
Yeni bir inancın tanımı olsun adın.
Ama inan bana ölmek sana hiç yakışmıyor Volga.
Sen bir şiir dışında da olsa, kesik kesik yaşamalısın.
Damla Nur Akkirpi
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!