Canım sıkkın. Biliyorum, benim olduğu kadar senin de öyle. O halde biraz bakalım. Öncesinde neye bakacağımızı sorgulamamız gerekiyor. Hem biraz bakacağız, bu durumda görmek ve bakmak arasında tercih hakkımız olmalı. O halde biraz göreceğiz. Bakmaktan öte durumda görmemize fayda sağlayacak bir şey var mı? Diyeceksin ki, görmeden nasıl bakabilirsin. Sen bu soruyu sorduğunda sana cevap olarak; bakar körlük nedir, diyeceğim. Aklımız karışacak ama öncesinde dediğim gibi, canımızın neden sıkkın olduğuna bakacağız. Halbuki öncesinde bunu dememiştim, sen bunu fark etmekte zorlanıp yukarıdaki cümlelere göz gezdirirken ben o sırada canımızın neden sıkkın olduğu durumunu arayışa gireceğim.
Can. Etten bir mekanizmanın hareket kabiliyetini, düşünce gücünü, yaşam özünü sistematik şekilde düzene sokan, çekirdeğini ileri teknolojinin erişemediği düzeyde tutan tinsel ya da uhrevi bilinç. Belki bahşedilmiştir belki satın alınmıştır. Şimdilik bunun cevabını bilmiyoruz. Can tanımını yaptığımıza göre sıkkın olmak hakkında düşüneceğiz. Düşünme eylemini gerçekleştirirken de canımızdan fayda sağlayacağız. Onu kendi silahıyla vurmaya kalkışıp sonunda ölmekten korkacağız. Tüm bunlar, canın istekleri doğrultusunda olacak. Ne garip değil mi? Görmek ve bakmak.
Can dediğimiz şeyin karşısında durabilecek tek şey var; o da kast. Ancak ‘kast’ deyince salt sistematik sosyal tabakalaşmadan başka anlam yüklenmiyor. Fakat ‘cana kastetmek’ dediğimizde onu yok etmek mânasına ulaştığımız için az da olsa sıkıntımız tatmin oluyor. Biz bu sıkıntıyla birlikte pergeli açtığımızda karşımıza iki şey çıkıyor; intihar ve cinayet. Meselenin özüne inip intiharı siliyoruz çünkü intihar, canın kendisiyle husumetinden kaynaklı ve yok etme biçiminin yine kendisiyle son bulacağı eylemdir. Bu, sıkıntımızı tatmin etmeyecek. Cinayet ise farklı canların birbiriyle husumetini gösteriyor. Canın birbirlerini yok etmesi bize yine fayda sağlamayacak, çünkü kendiliğimizle ilgili hiçbir şey yok. Sadece canımızın istediği oluyor. Biz canımızın istediği olsun istemiyoruz, sıkıntımızı gidermemiz için bu gerekli. Neden sıkıntı içindeyiz, düşündük; az bakacağız dedik hiç görmedik. Az görüp hiç bakmasaydık gördüğümüzü yanlış algılayabilirdik.
Biliyorum, bu karmaşadan senin de canın sıkıldı. Hepimizin canı sıkkın olduğuna göre sıkıntının içinde kendiliğimizi nasıl tatmin edebiliriz? Kendiliğimiz nedir, diyeceksin. Biliyorum. Ben önceden bunları hesapladım. Bu yazıyı kaleme alırken de canımın istediğini yaptım. Mevcudu olduğum et parçasına sıkışmış bir bilinç olarak yaşamaktan bıktım ama bu bıkkınlık, – bu sefer bıkkınlık – canımdaki sıkıntıyla orantılı. İşte şu cümleyi kurabilmek için anlattım bunları:
Benimle alakalı değil dediğin her şey, aslında seninle alakalı.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!