Sana yol gösterecek değilim. Ancak belirtebilirim, nerelere basman gerektiğini. Bastığın yerdeki mayını fark edip sana bunu söyleyebilirim. Buna rağmen basarsan “Ben söylemiştim,” deyip gülerim. Güvenmiyorsun, biliyorum. Çünkü insanlar güven konusu açıldığında olumsuzluğu hakkında konuşur. Güveni hiç sarsılmamış, güvendiği için mutluluk duyup bunu size anlatan biri var mı? Eğer varsa bile istisnadır. Genel itibariyle bakarsak güven konusu, olumsuz sonuçlar doğurur. İnsan, kötü sonuçlardan ders çıkarır ama bu ders üzerine kendini ikna edemez ve her daim bu dersi çıkarmaya devam eder. Çünkü güvenmek zorundadır.
Neden mi?
Sana yol gösterecek değilim. Belki bastığın yere mayın döşenmiştir, sözüme güvenmemeyi tercih etmen de olası bir ihtimal fakat havaya uçabilirsin basarsan. Paramparça ve pişman ölmen, anlamsız olacaktır. Bana güvenirsen oraya basmayacaksın ama aynı zamanda orada mayın olup olmadığını hiç öğrenemeyeceksin. İşte bu sebeple insan, sonuç elde edebilmek için eylemi gerçekleştirmek zorundadır.
Ben de bu numarayı insanlara güvenip sonunda aldanarak öğrendim. Ancak numaramı hiçbir zaman geliştiremedim. Çünkü geliştirmem için güvenip aldanma konusunu kısır döngüde sürekli yaşamam gerekiyordu. Bunu bilmeme rağmen belki bu numarayı devindirip sırf yol gösteremem ama belirtirim, demek için devam ettim. Bu durumda senin ruhunun üzerinde tahakkümüm olduğunu bil diye ama sen tahakküm altında olduğunu hissetmeyecektin. Çünkü sana yol göstermeyip sadece belirtecektim.
Numaramı geliştiremesem de zamanla aldanmanın hakikât olduğunu öğrendim. Aldanmak; güvenin olumsuz sonucundan doğan eylem, biçiminde ise insanlara güvenmenin kötü olduğuna dair basit söylemlerin bulunduğu rol. Evet, aldanmak roldür. Güvenmek ise gerçek.
Biraz açıklamam gerekiyor:
İnsan birbirine güvenince oluşan huzur ve mutluluk, güven duygusunun insana biçmiş olduğu gafletten ibarettir. Bu duygular, sonludur. Her biri farklı sonuçlar içeren olumsuzluklardan oluşur. Gerçek olan, güvenmektir. İnsan yaratımının temeli, birbirleriyle olan bağlılığı sağlamak ve sürdürmek için bu dalavereden faydalanır. İşte tam da burada güvenmenin aslında ne kadar gerçek olduğunu anlamamız gerekiyor. Hakikat, aldanmak olduğuna göre sonlu olan her şeyin çıkarımında; hakikatin, bilincimizde yer edinince sonlu olan her şeyden uzak durmamız gerekir ama bu uzaklık, hakiki unsurların mesafesini içermelidir. Yani biz güvenmeye ve sonucunda aldanmaya kendimizi kodlarsak çıkaracağımız tüm dersler; güveni alt etmek değil, hakikatin farkına varmak üzerine olacaktır.
Sana yol gösteremem ama orada mayın var. Beni dinlemezsen en kötüsü, sonluluğunun farkına varırsın. Orada mayın olduğunun sen de farkındasındır belki de. Kendi isteğin doğrultusunda bunu yaparsan ve orada mayın olduğunu, sen patladıktan sonra ben de farkına varacağım için senin aldandığını, benim haklı çıktığımı başkalarına göstererek tahakküm saltanatımı sürdüreceğim. Fakat sen oraya basmazsan benim yalan söylediğimi asla bilemeyeceksin. Her halükarda sana karşı kazanacağım ama kendime kaybedeceğim. Çünkü ben de orada mayın olduğunu bilmiyorum, senin gibi. Benim üzerimde de bir tahakküm var, benim gibi. Kendime yol gösteririm ama belirtemem, aldandığım nokta bu.
Ya mayındır ya köstebek yuvası. Belki şüheda, belki maden. Bir şeydir sonucunda; kök, taş, bataklık da olabilir. Eylem gerçekleşirse kesin olarak bir taraf aldanacaktır.
Yaşamımız sürerken sonluluğumuzun aldandığını göreceğimiz güne kadar unutmamak lazım:
Bütün aldanmaların içinde bilincimizin yadigârıdır, intihar.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!