Akciğerlere sıkışan acının tezahürü
yıldıran uzun güneş altında eğilip sırtıma alırdım begonvili
duyulmaz yürek çıtırtılarının belleğinde bir kent
umulmadık kaç cerahatin piknik tüpünü kim patlatırdı
ağaçları selamlayarak arp çalardık artakalan ziyanlara
Çerkez kızı s harfinden dokurdu hasretin Cleopatra’sını
Bütün antantları aşk ırak olsun diyeydi krematoryum işçisinin
dalgalanan bir seyre dahi kurban olacak kurbanlar
parmaklarımdan su dişlerlerdi
ve zihin darmadağın olandı.
Gövdenin göveren çığlığı – bilinir – sağanakların ataşesi
Çılgınlığa müptela ruh yüzünü dağlara dönebilir – evet mümkün –
ceylan derisinden gece bas bas bağırtır
oysa yaşam sessizliğinden mürekkep.
Sulara doğrulan falçata ay ışığında bileylenmişti
yazlardan o yaz,
frenk kızı ille de ölüme yakın seyretmeli sevda diyecek
kadar memeli
elem hiçe sayardı boşlukta tutuşan gözleri
bir söylev hazırlamak adına darmadağın olacak olan
arsız kente çekilmiştim,
yürek taşarak kusardı kanını
Haritası kan, kaşifin yolunu imleyecek ben miyim?
yaktığım çerağ bile aklımın değil, yoo
uzunca bir güneşin ardından gün
çekilen tırnakların yerine gömülürdü
göveren yürek sabrından cayalı
kent diplerine ilerler
gözlerimin irisinden düş dişlerlerdi
ay ışığının kızları
eğilip sırtıma aldığım begonvil palazlansa da
zihin kaç cerahate daha ev sahipliği yapacaktı.
Eren Şahin
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!