Anksiyete ataklarım için bir acil durum eylem planı çıkarmamı istemişti gittiğim psikolog, yazmak iyi geliyor bana; kafamın içi o kadar dolu oluyor ki, bu iyi gelen şey sanırım. Ama çoğu zaman Jeff Buckley dinleyip sigara içmek istiyorum yatağa girene kadar. Net bir plân bulamadım ataklarım için, insanlar iyi gelmiyor kötü de gelmiyor.
Gördüğüm her şey, tanıdığım herkes, maruz kaldığım her sohbet sanki bana hep teğet geçiyor, geçiyor ve gidiyor. Edebi ya da felsefi değeri olmayan şeyler asla ilgimi çekmiyor, tahammülüm az kahvem koyu, sabahları başlayan rutin koşturmacalarım bittiğinde saat akşama yaklaşıyor; oturup kahvemden bir yudum alınca yine başlıyor beynimin içindeki büyük şölenli o gösteri, ismi ; Sorgulama Seansları.
Didem Madak okuyup kahve suyu koyduğum günlere inat Can Yücel okuyup şarap içip kendime katlanmaya çalıştığım bir dönem geçiriyorum, alkoliğim imajı çizmeye çalışmıyorum sadece hafif bir uyuşukluk sağlayıp uyutuyor beni; işte bu hissi seviyorum.
Annem her gün nasıl olduğumu soruyor, benim için bir parça endişeleniyor sanırım ama bu durumun müptelası değilim ben de iyileşmek istiyorum ve de iyileşeceğim annecim; iyiyim ben aslında, sadece gerginim biraz. Gün içinde özellikle dışarı çıktığım zamanlar hiçbir şey seni geremez, buna izin verme, beynine söz geçir diye öğütler veriyorum kendime. Bazen iyi geliyor, bazen geriliyorum ve sonra otobüse kentkartımı basıp o trajikomik dııt sesini duyup ve ağır ağır ilerlerken cam kenarı boş koltuğa doğru başlıyor sorular;
Neden izin verdin beyninin bedenini kontrol etmesine ?
Neden gerildin buna neden gerek duydun ?
Hadi gerildin peki kendinden başka kime zarar verdin ?
Hadi zarar verdin de çözüm mü oldu ?
Peki oturmuş iskeleden Arkeoloji Müzesi’ne kadar kaç tane trafik lambası var diye sayarken bunlar neden beyninde yer ediyor ?
Tamam Çağla sus diye bir ses azarlıyor, susuyorum sadece kulaklığımdan aksak bir melodi yükseliyor;
Adamlar- Sarılırım Birine•
Asla depresif değilim, iyiyim. Sadece tahammülsüzüm, gergin ve fazla realist.Kahve kokulu aşk kitapları okunurken ben felsefe okuduğum için mi oldu bu acaba diye düşünüyorum ya da otuz yaşında yaşadığınızı on yaşında yaşadığım için ?
Belki alakası vardır, yaşadığım hiçbir şeyden memnuniyetsiz değilim ya da pişman; yaşadığım her şey için mesudum, beni ben yapan şeylerdi, ve hala öyleler.Çok sevdiğim birinin hediye ettiği saat var kolumda, yirmi yedi yaşında olmam bu akrepli yelkovanlı saati bilebilirmişim demek değil.Hala bilemiyorum, ilkokuldayken çok sıkıcı gelmişti; annem her ne kadar öğretmen olmasının getirdiği disiplin ile bana öğretmeye çalışsa da öğrenmek istememiştim:
“ anne ben büyüyünce dakikalı saat alırım kendime “ demiştim çocuk aklımla.
Saati koluma taktığımda büyük bir farkındalık ile yelkovanın ne kadar hızlı hareket ettiğini görmüş ve şaşırıp kalmıştım, bir süre hatta konuşmayı bırakıp yelkovanı izleyip durdum.Bu tarz şeyler hep filmlerde olur sanıyordum; kız erkeğin saatini beğenir, erkek de çıkartır verir tabi kız şok, aynı durumu yaşadım.Uzun zamandır böylesine iyi ama tuhaf bir his yaşamamıştım sanırım, ölene kadar saklayacağım şeylerden biri artık bir de gittiğim her mekândan aşırdığım bira altlıkları.
Yasemin kokan ada sokaklarının arnavut kaldırımlarına takılmış postalımın topuğu da yalpalamışım aptallığı ile tekrarlıyorum o şarkıyı:
“ Kendi evimde deplasmandayım lay lay lay,
Bu çok acı bir şey bilmem nasıl anlatayım.. “
Sonra diyorum ki Kaan Boşnak iyiki var ve iyiki müzik yapıyor, kalkıp dans edesi bile geliyor insanın canının acıması gereken şarkı sözlerinin içinde..
Teşekkürler Küçük Prens,teşekkürler psikoloğum, teşekkürler anne, teşekkürler Çakılsu , teşekkürler anneanne, teşekkürler biladerim Efesu, teşekkürler Davidoff Espresso, teşekkürler kadim dostum Kadir, teşekkürler kral, teşekkürler yüce yaratıcı, teşekkürler Can Yücel, teşekkürler Saian, teşekkürler Kaan Boşnak, teşekkürler kolumdaki saat, teşekkürler özgürlüğümü ve kanatlarımı her an hatırlatan bileğimdeki Jonathan Livingston dövmesi, teşekkürler Haruki Murakami, teşekkürler sokak lambası, teşekkürler Ragnar, teşekkürler seramikçilerin gülü ve sığdıramadığım herkes, teşekkürler çocukluğum, teşekkürler Çağlasu; herşey için teşekkürler.
Bu gönderiye abone olarak, gelecek yeni güncellemelerle ilgili ilk siz haberdar olabilirsiniz!